Gençlik, Dijital Dönüşüm ve Gelecek-2

Önceki yazımın devamı olan bu makalede daha çok uzaktan eğitim sürecinde gençleri geleceğe hazırlamak için önerilere yer verilmiştir.

Aykut Gül
3 min readDec 8, 2021

Bu döneme başlarken, yüz yüze eğitim konusunda umutlanmıştık ancak büyük oranda uzaktan eğitim tercih edildi. Pandeminin başlarında uzaktan eğitimi hocalar da gençler de eleştirmiş, sosyal medyada sürekli gündem oluşturulmuştu bu konuda. Ancak gelinen noktada sanırım her iki taraf da ekranların rahatlığına alıştı. Cumhurbaşkanımızın yüz yüze eğitime geçilmesi talimatına rağmen üniversiteler bir şekilde hoca-öğrenci etkileşimini (yüz yüze eğitimi) minimum düzeyde tuttular.

Bu haliyle oldukça verimsiz geçen bir eğitim sürecindeyiz. Bu konuda sistem değişikliğine birey bazında ne hocalar ne de öğrenciler güç yetirebilir. Bununla birlikte önümüzde iki seçenek var: Ya sürekli şikayet edip kendimizi yıpratmak ya da mevcut imkanlar dahilinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak ve halimize şükretmek.

Uzaktan eğitimde ekranları açmamayı tercih ediyor gençler. Öyle olunca da etkileşim olmadığından dersi veren hocanın da verimi düşüyor. Bir tek kişinin ekranı açması durumunda bile ders verimliliği çok artıyor. Ekranı açan öğrenci, hoca ile sürekli iletişimde ve teyakkuz halinde olduğundan daha aktif bir öğrenme sürecine giriyor. Ekranlarını açan öğrencilerin daha başarılı olduklarına şahit oluyorum. Ders süresi zaten harcanacaksa neden verimli bir şekilde kullanılmasın? Şunu asla unutmayalım ki, “Hayat, konfor alanınızın hemen bitiminde başlar.” (Neale Donald Walsch)

Üniversite öğrenimi boyunca gençlerin kazanacakları en önemli beceri “öğrenmeyi öğrenme” becerisi olacaktır. Bu konuda gençler danışman hocalarını veya yakın gördükleri diğer hocaları zorlamalılar. İki hafta önce vize sınavlarını yaptığımız öğrencilerin sınav kağıtları iç açıcı değil maalesef. Nedeni ise ders çalışma yöntemlerini, diğer bir ifadeyle öğrenmeyi öğrenme konusunu bilmemeleri. Gençler, ders dışında seminer, proje vb çalışmalara gönüllü katılmalılar. Uzaktan veya yüz yüze kariyer seminerleri veriyorum sık sık öğrencilerimize. Ancak yine de yeterli ilginin olmadığını görüyorum. Giderek motivasyon düşüyor. Hem hocalar hem de öğrenciler bu süreçte gayret göstermeliler.

Üniversite döneminde gençlerimizin bulut bilişimi kullanmaları, etkili bir bilgi yönetim sistemi kurmaları, kendileri açısından geleceğe iyi bir yatırım olacaktır. Doğru bilgiyi, gerektiği yer ve zamanda bulabilmek, işleyebilmek, analiz edebilmek, fikir üretebilmek, yazıya dökebilmek, sunabilmek ve nihayet paylaşabilmek önemli becerilerdir. Albert Einstein’ın bu konudaki eğitim tanımlamasını iyi anlamalıyız: “Eğitim, sadece gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.”

Sevdiğiniz işi yapın veya yaptığınız işi değiştiremiyorsanız onu sevin. Sevgi, ilgiyi doğurur. İlgi de dikkati ve odaklanmayı. Sonunda verimlilik ve başarı kendiliğinden gelecektir. Üstelik bunu yorgunluk hissetmeden yapabileceksiniz.

Dijital ortamın getirdiği çeldiricilere, dikkat dağıtıcılara takılanlar kaybedecektir bu süreçte. Dijital verimliliğe odaklananlar, geleneksel çalışma yöntemleri ile dijital araçları iyi birleştirebilenler ve doğru kişilerden mentörlük alanlar, çok hızlı yol alacaklardır.

Dijital ortamın doğasına uygun metin, grafik, podcast, video, animasyon vb eğitim materyalleri kullanılırsa dijital avantajlar elde edilebilir. Ne kadar çok duyu organımız öğrenme sürecine dahil edilirse o kadar etkili ve kalıcı öğrenme gerçekleşecektir. Unutmayalım ki, Cicero’nun dediği gibi, “Yarınlar, yorgun ve bezgin kimselere değil rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.”

Yapay zekanın yapamadığı bir çok şeyi yine de insan zekasının yapması gerekecek gelecekte. Robotlar ve yapay zekanın yetersiz kalacağı becerileri gençlerimize öncelikle kazandırmak durumundayız. Önceliğimiz bilgi yüklemesi olmamalı artık. Bilgi her yerde. Sadece doğru ve gerekli bilgiye ulaşabilme becerisi verilmeli.

Nihayetinde gençlerimize asıl değer katacak olan, kadim değerlerimize sahip olmak olacaktır. Hz. Mevlana’nın pergel mecazını asla unutmayalım. Bir ayağımız daima milli ve manevi değerlerimizde, diğer ayağımız ise asrın gerektirdiği her türlü teknoloji, yöntem ve inovasyonda olmalıdır.

Not: Aynı yazının ilk makalesine bu linkten ulaşabilirsiniz.

Aykut GÜL

İlgili diğer yazılarım:

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim