Yazmak ve Okunmak Üzerine

“Okumak, insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.” — Francis Bacon

Aykut Gül
2 min readOct 30, 2021

Kısa ve öz olan fikir ürünleri her zaman daha değerli. Bu bir yazı, bir podcast veya video olabilir.

Kısa ürünler yapmak çok daha zor. Örneğin bir bilimsel makalenin “Öz”ünü veya bir tezin “Özet”ini yazmak, çalışmanın bütününü yazmaktan daha zor gelir çoğu zaman. Özellikle de başlığın çarpıcı olması ve aynı zamanda çalışmanın bütününü de yansıtabilmesi önemli. Bu nedenle, iyi bir başlık için uzunca bir zaman harcanır.

“Daha kısa yazabilirdim ancak zamanım yoktu.” diyen Blaise Pascal’ın sözü her yazımda aklıma gelir. Bundan dolayı, yazılarımın okuma süresinin 3–4 dakikayı geçmemesine gayret ederim.

Ancak bazı konular vardır ki, konu bütünlüğü açısından veya doğası gereği uzun olmalıdır.

“Zaman Tuzaklarının Farkında mıyız?” başlıklı yazım 20 dakika okuma süreli ve en uzun Medium makalem oldu. Çok emek verdiğim ve çok değerli bulduğum bir yazı. Ancak en az okunanlardan oldu. Pişman mıyım? Hayır. Bu konunun bu detayda olması gerekiyordu. Bu uzunluğu göze alıp okuyanlar, bu konuda gerçekten dertli olanlardır, diye düşünüyorum.

Son yazım olan “Kendinizi Yeterli Görüyor musunuz?” ise bir hikaye idi. Bazı hikayeler doğası gereği uzun olabiliyor. Ancak bu da uzun olarak değerlendirildi ve yeterli ilgiliyi görmedi.

Peki neden yazarız? Okunmak elbette ki güzeldir. İnsanı motive eder. Veren el olmanın hazzını yaşarsınız. Ancak “okunmak” birincil amaç olmamalı. Aksi halde günümüzün hastalığı olan haz ve hız tuzağına düşeriz. Anne Frank ile yazma nedenimiz aynıdır belki de; “Yazarken her şeyi silkeleyebilirim; üzüntülerim kaybolur, cesaretim yeniden doğar.”

Bir süredir okuyup bitiremediğim bir kitabı alıp yakınımızdaki kafeye (aslında çınar altı bir çay ocağı) gittim. Niyetim o kitabı okuyup bitirmek, listemde “okundu” olarak bir “tik” atmaktı.

Kalabalıktan uzakta, çayımı aldım, tavla sesleri ve sohbetler eşliğinde okumaya koyuldum. Sonra okuduklarımın her zamankinden daha ilginç geldiğini, arada bir duraksayarak, başımı kitaptan kaldırıp konu üzerinde uzun uzun düşündüğümü fark ettim. Kitabı bitirme kaygısını bir kenara bırakıp kitaptan daha fazla faydalanabilme amacına odaklandım.

Bu arada üçüncü bardak çayımı yudumlarken sadece 8–10 sayfa okuyabildiğimi gördüm. Ancak az da olsa her zamankinden daha keyifli ve faydalı bir okumaydı.

Demek ki esas olan, okunan miktar veya bitirilen kitap sayısı değil, okumaktan size kalanlardır.

Okumak da, yazmak da sizi çok geliştiren, bakış açınızı değiştiren ve daha üretken olmanızı sağlayan çabalardır. Sayıya ve niceliğe takılmadan, bu faaliyetlerden aldığınız manevi tatmine ve sonunda elinizde kalanlara bakmalısınız.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim