Indy Bruhin / Unsplash

Mutluluk Bir Tercih midir?

Günün ikinci müşterisi dükkanına geldiğinde, komşusunun henüz siftah etmediğini söyleyerek ondan alışveriş yapmasını isteyen esnaf gerçek huzuru yakalamıştır.

Aykut Gül
3 min readDec 22, 2022

--

Modernist insan mutluluğu amaç haline getirdiği için mutlu olamıyor. Eleanor Roosevelt’in “Mutluluk, her şeyi doğru yaptığımızda ortaya çıkan bir şeydir” derken aslında sanırım tam da bunu kastediyordu. İnsan, mutlu olmak için çabaladıkça mutsuzlaşıyor. Tüm mesele doğru şeyleri yapmak, doğru yolda doğrularla birlikte olmakta. Bu çabaların sonucunda yan ürün olarak mutluluk zaten sizi bulacaktır.

Aslında mutluluk ifadesinden çok hoşlanmıyorum. Belki saadet kelimesi daha anlamlı. Hatta huzur kelimesini tercih ediyorum.

İnsan doğru işler yaparken zorlanabilir, yorulabilir, acı ve üzüntü de yaşayabilir. Ancak bu onun huzuru yakalamasını engellemez.

Yaptığı tercihleri doğru olmayan, sadece lüks, rahatlık ve mutluluk amaçlı yola çıkan, kalbine ve vicdanına danışmayan için huzuru yakalamak ne kadar mümkün olabilir ki!

İstişare ve istihare mekanizması içerisinde, Allah’tan hayırlısını isteyerek verilen kararlar ise insanın sorumluluğunu en aza indiren ve her halükârda sonu hayırla biten işlere vesile olur. Rabbimiz onu hayra tebdil eder.

Dışardan her şeye sahip görünenler mutluluk oyunları oynarken, maddi sıkıntılar çeken insanlar, az şeylere sahip olsalar da tevekkül, kanaat ve şükran ifadeleriyle çoğu zaman gerçek huzuru yakalayabilirler.

Hızlı toplumsal dönüşümle gelen maddi güç, geçmişte hiç olmadığı kadar artarken manevi kayıpların da telafisi imkansız hale geliyor. Nevzat Tarhan hocamızın şu sözü bunun güzel bir özeti: “Bilgi toplumunda insan her zamankinden daha hızlı, teknolojiyle birçok şeyi elde edebiliyor fakat tarım toplumundaki huzuru ve dengeyi sunamıyor.”

Gerçek huzur, yolda kalabilmekte, yolculuğu sürdürebilmekte… “Gezgin; bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eder” der Goethe. Dünyanın bir varış noktası yok. Dünyada sadece ve sadece keşfetmek var. Kalp gözü ile eşyanın arkasındaki hakikati anlamaya çalışmak ve o sırrı keşfedilmek var. Bununla ancak kalpler itminana erer ve huzur bulur.

Elinize aldığınız bir kitabı hızlıca okuyup son sayfaya ulaşma telaşı yerine, onu, incinecekmiş korkusuyla nezaketle tutmak, sayfaları bitiverecekmiş gibi yavaşça, sakin sakin, sindirerek okumak… Lezzetli bir yemeğin hiç bitmesini istememek gibi… Her lokmayı damağınızda hissettiğiniz yavaşlıkta, sayfaları da dimağınızda iyice ezebilmek… İşte insanın beklediği gerçek huzur ve bereket, kalben derinden hissedilen bu anlarda gizlidir…

Odasına gelen öğrencisine değerli olduğunu hissettiren, onun sorunlarını dinleyen ve çözmeye çalışan, gerçek anlamda mentörlük yapmaya çalışan eğitimcidir asıl kazanan. Arkasında maddi bir kazanım olmasa da maddi güçle elde edilemeyecek olanları size fazlasıyla sağlar.

Anadolu insanı, öncelikle değerlerini korumalı, yaşamalı ve yaşatmalı. En değerli varlığımız “değerlerimiz”. Hesapsız, riyasız, iyi olacağına olan inançla, sabırla, ilmek ilmek inşa edebilmek iyi insanı…

Albert Einstein’ın, “Sakin ve mütevazı bir hayat, başarı peşinde koşmanın neden olduğu daimi huzursuzluktan çok daha fazla mutluluk getirir” sözünü modernist insan anlayamaz. Anadolu’nun kanaatkâr insanlarına gelince, onlar bu sözün canlı örnekleridir.

Günün ikinci müşterisi dükkanına geldiğinde, komşusunun henüz siftah etmediğini söyleyerek ondan alışveriş yapmasını isteyen esnaf gerçek huzuru yakalamıştır. Kapitalist zihniyet bunu anlayamaz. Bu yüzden de kazancı bereketsiz, kendisi ise depresiftir.

Mutluluk peşinde koşarken insan, son nefes anı geliverir. O an, hayatımızın, geride bıraktıklarımızın, dert edindiklerimizin önemini yitirdiği dehşetli bir andır. O ana hazırlanamayanların içini, pişmanlıklar, “keşke”ler yakar kavurur… Ne bu dünyadan kam alabilmişizdir ne de sonraki dünyadan… İşte tüm yapmamız gereken, kısa vadeli hazlara odaklanmak yerine uzun vadeli gerçek huzuru yakalayabilme sabrını ve gayretini gösterebilmek.

Mükerrem insan olma sürecinde, uzun çilelere katlanırız. Ancak bu çilelerdir bizi pişiren ve olduran. Çileden maksat manevi yolculuktur ve bu gözle bakıldığında çile bizi isyan ettirmez, onunla hep barışık kalırız.

Sabahın beşinde, uykusunu almış olarak, dinginliğin bu mükemmel anında, akla ve gönle düşenleri yazabilmektir gerçek huzur. Bedelsiz, ivazsız, sadece yazmak ve öncelikle kendi kalbinizi onarmak…

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Youtube | Twitter | Medium | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

Konu ile ilgili önerdiğim diğer yazılarım:

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim