Ümit Karabayır / Unsplash

Ölümün Soğuk Yüzü ve Sosyal Medyanın Acımasızlığı

Bir cenaze defnindeki görüntüleri üzerinden, acımasızca linç edilen bir sanatçının; katılımcılar içindeki, belki de o an tefekkür-ü mevt yapan tek kişi olabileceğini hiç düşündük mü?

Aykut Gül
3 min readMay 25, 2022

--

Kısa bir zaman önce döndüğüm sosyal medya platformlarında sadece dijital medya içeriklerimi paylaşıyor, etkileşime girmiyorum. Ancak dün gece bir istisna yaptım ve bir sanatçımızın babasının defni esnasında gerçekleşen diyaloğuna şahit olunca bir süre verilen tepkileri ibretle takip ettim.

Aslında Ekim 2021'de gerçekleşen defnin, özel olduğunu düşündüğüm videolarının şimdi sanal dünyada patlaması ayrıca sorgulanmalı: Videoda geçen diyalog şu şekilde:

Sanatçının (mezar yeri için) “Çok dar değil mi?” sorusuna “Yok, standart.” cevabı veriliyor. “E ben ne olacağım, ben standarda sığmam ki…” tepkisine ise “Seninkini daha büyük yapacağız…” karşılığı geliyor. (https://www.youtube.com/shorts/vazI8_twRS0)

Bu yazıda, gösterilen tepkilerin ötesinde, insani ve dini açıdan şahsi değerlendirmelerimi aşağıda aktarmaya çalıştım:

  • Öncelikle bu çok özel videonun yayınlanmasının şiddetle kınanması gereken bir davranış olduğu düşüncesindeyim.
  • Sanatçının, katılımcılar içinde, belki de tefekkür-ü mevt yapan tek kişi olduğunu düşünüyorum. Ölümün soğuk yüzünü tüm zerrelerinde hissettiğini ve içindekileri dışa vurduğunu değerlendiriyorum. “Seninkini daha büyük yaparız” cevabını veren kişinin ölüme olan mesafesini fark edebiliyorum. Diyalogda, mezarın o darlığını her haliyle hissettiği görülebiliyor sanatçının… O anki acısının da etkisiyle filtresiz, hesapsız konuşuyor…
  • Maç 90 dakika… Hangimizin, ne zaman, nerede ve ne şekilde öleceğini bilemeyiz. Bunun bilgisi sadece Rabbimize (cc) aittir. O sanatçıyı kınamak kimsenin haddine değildir. Kimin, ne zaman tevbe edeceğini, son nefeste hangimizin imanla gideceğini asla bilemeyiz… ve bundan emin de olamayız.
  • Hasan-ı Basri’nin “Fakirlik, hastalık ve ölüm olmasaydı, insanoğlunun kibirden başı eğilmez olurdu” sözünün sırrına, bu mezarlık görüntülerinde de şahit oluyoruz. Ölüm gerçeği karşısında, başta o sanatçı olmak üzere kimsede kibirden eser kalmadığına şahitlik edebiliyoruz.
  • “İnsanoğlu o kadar dünyevileşir ki, mezar kazan bile öleceğine inanmaz” der İmam Gazali (ks). Kabristana gittiğimizde bir çok açılmış, hazır tutulan mezar yerlerini görürüz ve acaba kimler buraya defnedilecek diye merak ederken kendimizin de olabileceğini asla aklımıza getirmeyiz. Faruk Dönmez’in “Ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ah tabi, insanları bu çılgın düzene çekmek için, ölümü unutturmak gerekir” ifadesi bunun çok iyi başarıldığını gösterir. Cenaze işlemleri esnasında bunu hissedip hayatlarına çeki düzen verenlere ne mutlu!…
  • Cenaze törenlerinde, dini vecibelerde ve taziyelerde, insanların artık ölümü konuşmadıklarını, o gerçekle yüzleşmek istemediklerini ve siyaset, ticaret ve dedikodu ile o anı hiç yaşayamadıklarını veya yaşamaktan kaçındıklarını görebiliyoruz. “Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için diriler birbirlerini yiyorlar” diyen İmam Gazali’yi hiç mi işitmediler?!
  • Dostoyevski’nin, “Her şeyin farkındayım ve bu beni öldürecek” sözüne göre, kabirde veya ölüm karşısında bu tür tepkiler veren insanları anlayabilmek ve sıkıntının tepkisiz kalanlarda aranması gerektiğini bilmek durumundayız.
  • “…Benim bildiğimi siz bilseydiniz az güler, çok ağlardınız” diyen Hz.Peygamberi (sav) anlayabilenler, sosyal medyada bu tür alaycı yorumlara girebilirler mi?
  • “İnsanların hesaba çekilecekleri (gün) yaklaştı. Hal böyle iken onlar gaflet içinde yüz çevirdiler” (Enbiya, 1) ayetini özümseyemeyenlerin vurdumduymazlıkları, sosyal medya sayesinde, her an, her yerde karşımızda artık…
  • İbn-i Tüfeyl’in söylediği gibi “İnsan öleceğini bilen ama bilmiyormuş gibi yaşayan tek canlıdır…”
  • “Ölmeden önce ölünüz” hadis-i şerifinin ruhunu anlayabilmek önemli…Belki de hayatın anlamının “Ölmeden önce ölmek” olduğu da söylenebilir.

Sosyal medyanın, insani ve dini değerleri dikkate almayan, bir cenaze defin görüntülerinden bile linç oluşturabilen bir platform olması hepimiz için ibret olmalıdır.

Önemli olan dünyada iken gafletten uyanabilmek. Çünkü zaten ahirette herkes gaflet uykusundan uyanmış olacak ancak her şey için çok geç olacaktır. Tolstoy’un dediği gibi “Ölünce her şeyi öğrenecek ve artık soru sormayacaksın.”

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim