Ozan Safak / Unsplash

Zoraki Bir Yazı…

Aykut Gül
2 min readMar 19, 2023

--

Depremin üzerinden yaklaşık 1,5 ay geçti. Zamanla yaralar sarılır, yaşananlar unutulur diye bekliyorsunuz ancak bu defa her şeyin farklı olduğunu görüyorsunuz.

Gün geçtikçe felaketin yeni boyutları ortaya çıkıyor, yaralar giderek derinleşiyor. Beş yüz yılda bir yaşanan büyük bir felaket. Maddi-manevi çok şeyler kaybedildi…

Depremzedeler hala donuk, ümitsiz, çaresiz ve güvensiz. Deprem çocukları sizden çikolata vb. beklemiyorlar. Sadece sarılmanızı, ilgi göstermenizi istiyorlar. Büyükler de öyle… Önemli olan yanlarında olmanız, dertlerini dinlemeniz… Hatta hiç konuşmadan sessizce onlarla kalmanız...

“Konuştuklarımdan çoğu defa pişman oldum; ama sessiz kaldığım durumlardan asla pişmanlık duymadım” der Publilius Syrus. Sadece konuşmak mı? Buna yazmayı da dahil edin…

Üç haftadır yazamıyorum Medium’da. Konuşmaksa hiç istemiyorum. Belki de sözün bittiği yerdeyiz de ondandır…

Küçük kıyameti yaşamış olmak, hayatınızdaki bir çok şeyi anlamsızlaştırıyor. Aşağıdaki hikaye aslında her şeyin özeti gibi (dinimizislam.com):

Nuh (a.s.) zamanında insanların ömürleri uzunmuş, 800–1000 sene yaşarlarmış. Bir kadının oğlu ölür. Kadın çok ağlar. Komşu kadınlardan biri der ki:
- Niye bu kadar ağlıyorsun, Allahü teâlânın takdiri böyleymiş.
- Elbette öyledir, ben ona ağlamıyorum.
- Ya niye ağlıyorsun?
- Yavrum fazla gün görmedi diye, annelik şefkatiyle ağlıyorum.
- Oğlun kaç yaşındaydı?
- 275 yaşındaydı.
- İyi ama sen buna ağlıyorsun da, ahir zamanda gelecek ümmet ne yapsın, ömürleri 50–60 sene olacak.
- Ciddi mi söylüyorsun?
- Elbette.
- Allah Allah, onlar ev de yapacaklar mı?
- Hem de kaç tane yapacaklarmış.
- Ben onların yerinde olsaydım, çadırımın kazığını bile değişmezdim.

“Ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ah tabi, insanları bu çılgın düzene çekmek için, ölümü unutturmak gerekir” diyen Faruk Dönmez’in haklılığını şimdi daha iyi anlıyoruz sanki. Hiç ölmeyecek gibi hırslarımızın peşinde koşarken, yapacak daha çok işimiz varken, büyük çoğunluğun derin uykuda olduğu o anda hepimiz hazırlıksız yakalandık.

Bu felaket belki de bir çoğumuzu özgürleştirecek. Gelecek korkularımızdan ve geçmiş pişmanlıklarımızdan kurtaracak. Şu an yaptığımız gibi… Yarının fazla hesabını yapmadan… Sahip olduğumuz her şeyi doksan saniyede kaybedebileceğimizi bilerek… Bunu kabul etmek ve sonsuz kudret sahibi Allah’a dayanmak… İşte o zaman hiç bir endişe kalmayacak ve tam anlamıyla özgür olacaksınız…

Chuck Palahniuk, “Ne kadar çok şeye sahip olursanız, onlar da size o kadar çok sahip olur” derken ayağımızdaki prangaların aslında dünyaya olan bağlılığımız olduğunu, sade hayat ve az eşya ile yaşanabilecek daha özgür ve huzurlu hayatlara işaret eder.

Tüm yapmamız gereken, kendimizi, kaybetmekten korktuğumuz her şeyden vazgeçebilme olgunluğuna eriştirmek…

Yeniden, daha iyi, daha güzel, daha anlamlı ve hayırlı bir ikinci ömür fırsatını yakalayabilmek niyet ve duasıyla…

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Medium | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında | Youtube | Twitter

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim