Zor Bir Coğrafya

Ülke içinde birlik ve beraberlik, ülke dışında ise yeni ittifak arayışları

Aykut Gül
3 min readApr 24, 2021

Zor bir coğrafya… Zor günler… Her zaman olduğu gibi gündem yoğun. Karadeniz’de Ukrayna-Rusya gerginliği, ABD ile muhtemel bir kriz (sözde Ermeni soykırımı konusu), pandeminin etkisiyle sıkışan ekonomi ve diğer pek çok sorun…

Ekonomik sıkıntıların kaynağı bilinmesine rağmen, yaraya tuz basarcasına, sosyal medya destekli, ekonomimize yönelik algı operasyonu, aynı gemide birlikte seyahat etme bilincine ters düşmekte. Diyelim ki (Allah korusun) su almaya başladı, ne olacak o zaman? Aynı gemide birlikte olduğumuzu düşündüklerimiz, acaba fareler gibi gemiyi önden terk mi edecekler? Eğer öyleyse, bu kemirgenleri iyi tanımak, verebilecekleri zararı iyi anlamak ve gerekli tedbirleri almak zorunda değil miyiz?

Pandemi, küresel kriz beklentileri, yeni sistem arayışları, tüm dünya üzerinde sancılarını hissettirirken, ülke olarak bunun etkileri, merkezinde olduğumuz bölgede çok daha ağır hissedilmekte. Giderek güçlenen, daha bağımsız dış politika izleyen ve yeni güç birlikleri oluşturmaya gayret eden Türkiye’nin, üzerindeki baskının giderek ağırlaşması beklenen bir gelişme. Bu sancıların sonunda beklenen doğumun sağlıklı olabilmesi, ülkemizin hak ettiği konuma gelebilmesi, önemli ölçüde iç dinamikleri iyi yönetebilmesine bağlı.

Başta ekonomi olmak üzere, makro konularda, daha dikkatli ve etkili bir iletişim stratejisi izlenmeli. Artık dördüncü güç medyanın yerine, en güçlü algıların oluşturulduğu sosyal medya platformları neredeyse geçmiştir. Hakikat ötesinin hakim olmasıyla, gerçek ile yalan, doğru ile yanlış, hak ile batıl neredeyse tamamen birbirine geçmiştir.

Daha önce yaşanan Arap Baharı ve Gezi Olayları benzeri gelişmelerin merkezi sosyal medya olmuştur. Trump örneğinde gördüğümüz üzere bu sosyal medya şirketleri o kadar güçlenmiştir ki, devlet başkanlarının dahi paylaşımları engellenebilmekte, bir bakıma ülkelerin egemenlik haklarına müdahale edebilmekte.

Güçlenen, önemli ölçüde yerli ve milli hale gelen savunma sanayi ile caydırıcılığın artması sonucu, ülkemize karşı herhangi bir askeri müdahale ihtimali zayıflamıştır. O nedenle içerden zayıflatma girişimleri daha muhtemel hale gelmiştir.

İçeriden bu tür girişimlere karşı millet olarak her zamankinden daha dikkatli olmak durumundayız. Devletimizin tüm kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, bu ülkenin her bir ferdi, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, eğitimcileri, günümüze uygun stratejiler geliştirmeye emek harcamalı. Haberlerin detaylarında boğulmak yerine onun arkasındaki niyet, mü’min feraseti ile anlaşılmaya çalışılmalı, kimlerin kimlerle aynı fotoğraf karesine girdiğini iyi görerek, meseleler o minvalde değerlendirilmeli.

Konu “milli güvenlik” konusudur ve beni aşar diyemez hiç kimse. Algılar ve hakikat ötesi girişimler söz konusu olduğunda milli güvenlik her birimizin doğrudan sorumluluğu olur. Bu konuda ilk görevimiz, yanlış yerde pozisyon almamak, fitne ateşini körüklememek, bilakis söndürme gayreti içinde olmak, itidali korumak ve etki alanımıza göre etrafımızı aydınlatmaya çalışmaktır.

“İyi olmak”, sadece iyilik yapmakla değil, aynı zaman da kötülüğe de engel olmakla olur. Kötülüğe tepki göstermeyen ve seyirci kalan kişi, “iyi” değildir, bilakis kötülüğe ortak olmuştur.

Yazıyı yayınlamak üzereyken, 1915 Olayları konusunda beklenen açıklama ABD Başkanı Biden’den geldi. Ronald Reagan’ın 1981'deki genel konuşma içinde geçen ifadesini bir tarafa bırakırsak, ilk defa bir ABD Başkanı, açık ve net olarak “soykırım” ifadesini kullandı. Bu elbette siyasidir ve hukuki bağlayıcılığı yoktur. Ancak ABD ile ilişkilerimiz de yeni bir aşamaya evrilmiştir artık. Milyonlarca kızılderilinin soykırımından sorumlu olanlar, insanlığa karşı ilk atom bombası kullanımının utancını taşıyan ve dünyanın her yanında maalesef milyonlarca masum insanı öldüren/öldürmeye devam edenlerin bizi mahkum etme hakkı bulunamaz.

Ancak şer gibi görünen bazı olaylar hayırlara vesile olabilir. ABD, her yıl sopa olarak kullandığı bu kozu kaybetti artık. Ama bizim elimizde onlara karşı kullanabileceğimiz çok sayıda koz var.

Bu karar sonrası, içimizdekilerin tepkilerine iyi bakalım. Kim, ne kadar tepki vermiş, ne kadar samimi, ne kadar yarım ağız ifade etmiş? Bugüne kadar “fotoğraf karesi” diye vurguladığım konuyu, bu olayla daha net görebiliriz. Aslında bu türden her olay safları daha da netleştiriyor. Bunu da böyle görmek, kimlerle müttefik olmak gerektiğini iyi anlamak ve kendi içimizde ve İslam dünyası ile birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis etmek zorundayız.

Allah, mazlumların hamisi olan ülkemizi korusun.

ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olayları için “soykırım” ifadesini kullanması, kardeş Azerbaycan’da, 48 siyasi partinin ortak bildiri yayımlaması ile kınandı. İçimizde ise maalesef bu birliği ve ortak dili sağlayamadık. Dahası, TBMM çatısı altında faaliyetini sürdüren HDP’den gelen “Ermeni Soykırımı utancıyla yüzleşin!” açıklaması, içimizdeki hıyaneti net bir biçimde ortaya koydu. HDP için gereği yapılmalı ama daha da önemlisi onunla gizli veya açık müttefik olanlar artık bir seçim yapmalılar.

Paylaşımlarımızda öne çıkabileceğimiz en iyi örneklerden birini Sayın Dışişleri Bakanımız gösterdi sanırım.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim