Zamanın Bereketlenmesi

İnsan, zamanı durdurmak istediği yere aitmiş… Siz zamanı nerede durdurmak isterdiniz? İşte o yer sizin kim olduğunuzu tanımlar…

Aykut Gül
4 min readJun 27, 2021

Her birimizin günlük 24 saati var. Son derece adilane, herkes için eşit dağıtılmış. Kimine göre tek bir nefes gibi son derece kısa ve yetersiz, kimine göre bitmeyen geceler, bir türlü doğmayan güneş…

“Zamanın bereketlemesi” meselesini iyi düşünmek, anlamaya çalışmak lazım. Bazen on dakikalık bir yoğunlaşma ile bir günün tüm işini bitirebilir, bazen de gün sonunda elinizde hiç bir şeyin olmadığını görürsünüz.

“Zaman hissetmektir; ne kadar çok hissedersen o kadar yavaş akar.” — Anonim

Günün bazı saatleri diğerlerinden daha değerleri, bereketli ve verimlidir.

İbadetlerin önemli bir şartıdır vakit. Günün tüm vakitleri aynı önemde ve değerde değil… Seher vakti yapılan dua, istiğfar ve teheccüd o kadar değerli ki!.. Kadir Gecesi’nin bin aydan hayırlı olması… Bir ömre bedel olan bir gece… Ancak onu yakalamanın sırrı ise her geceyi Kadir bilmekle mümkün. Cuma vakti, kandil geceleri ve diğer müjdelenmiş günler, aylar…

Bunun yanı sıra kerahet vakitleri de var… Bu vakitlerde namaz kılınmaması, uyunmaması ancak farklı şekillerde değerlendirilmesi tavsiyeleri önemli. Sabah güneşinin üzerinize doğmaması… Sadece manevi olarak değil, biyolojik açıdan da ispatlanmış, güne iyi başlamanın anahtarı olarak gösterilmiş hep. Sadece dindarlar değil dünyanın en tanınmış CEOları da bunu uygulamışlar kendi hayatlarında.

Aslında vakit konusu, dinimizin ve kadim kültürümüzün esasını oluşturmuştur. Geçmişte müslümanların güçlendiği dönemler, vakit disiplinine önem verilen dönemler olmuştur. Bugün maalesef müslümanların zayıf ve geri kalmasının başta gelen nedenlerindendir vakit disiplinindeki hassasiyetlerini kaybetmeleri… Vakit konusunda ibadetlerde gösterilen özen, 24 saate yayılması gerekirken, muamelat noktasına taşınamamıştır. Zaman yönetimine daha çok dikkat eden Batı dünyası bunun karşılığını ekonomik güçleri ile fazlasıyla almışlardır.

Oysa ki Kutsal Kitabımız, vakit ve zaman konusuna, farklı şekillerde sıklıkla yer vermiştir. Kıyamet günü, hesap günü, mahşer günü, din günü ifadeleri Kitabımızın bir çok yerinde zikredilmiş ve 24 saatlik bildiğimiz günden faklı bir zamanı vurgulamıştır.

Bin yıl süren bir gün (Secde, 4–5) veya elli bin yıl süren bir gün (Hac, 47) ifadeleri, zaman mefhumu konusundan insanın beyin sınırlarını zorlamakta…

Cenâb-ı Hak; “Fecre (sabah aydınlığına) yemin olsun!” (Fecr, 1) buyuruyor. Geceye, kuşluk vaktine, ikindi vaktine de ilâhî yeminler var (Osman Nuri Topbaş, İslâm’da Vakti Değerlendirmek). Hz. Peygamber (sav), Allah’ın en çok sevdiği amelin vaktinde kılınan namaz olduğunu ifade eder (Buhari).

Biyolojik saatimiz, güneşe göre sürekli olarak ayarlanır, vücudumuz buna uyum sağlamak ister. Gündüzün meşgalesi, gecenin ise dinlenme ve tefekkürü… Saatin, alarm kurmanın geçmişi çok eski değil. Teknolojinin, özellikle de elektriğin olmadığı dönemlerde vücudun bu ritmini bilen buna uyan insanoğlu, bugün biyolojik saatini bozmuş ve sürekli ona direnir halde. Sabaha kadar uyumayan, evin tüm ışıklarını açık bırakan, tüm elektronik cihazların aktif olduğu, sürekli malumat ve haber bombardımanı ve sosyal etkileşim içerisinde, teyakkuz halinde bir bünye… Sabaha karşı, gün doğarken, ayakta olunması gereken saatte, koyu perdeleri sıkıca kapatarak günün yarısına kadar sürecek bir uykuya dalma hali… Günün diğer yarısı ise uyanma, kendine gelebilme çabası ve bol kafeinle heba edilmekte…

Jon Tyson / Unsplash

Son olarak, kişisel tecrübelerimden genç arkadaşlarımıza yönelik bir öneri de bulunmak istiyorum.

Uyku, bedenimizin dinlendiği, beynimizin formatlanıp restore edildiği, bir ölçüde onarıldığı bir süreç. Yatmadan önceki ve kalktıktan sonraki bir saat sizin başarı çıtanızı belirler. Yatmadan önceki bir saat ne ile meşgul olursanız, beyninizin faaliyeti o doğrultuda işlemeye devam eder. En son bir kitap okuduysanız, bir sınava hazırlık yaptıysanız veya bir yazı kaleme aldıysanız, tüm gece boyunca beyin onunla meşgul olur, bilgiyi sindirir, uyanıkken kurmadığınız bazı ilişkileri uykudayken kurarsınız. Bazen uyanıp not alma ihtiyacı duyarsınız unutmamak için. Yatmadan önce üzerinde kafa yorduğum bir konuda, gece boyunca bir makale yazdığımı veya zihin haritası hazırladığımı ve sabah kalkar kalkınca ilk iş olarak onu kaleme alarak saatlerce sürebilecek bir işi bazen 10–15 dakikada tamamladığım olmuştur. Özellikle yabancı dil öğreniminde ve ezber çalışmalarında bu yöntem mutlaka kullanılmalıdır.

“Hepimiz kaybettiğimiz ya da ulaşamadığımız her şey için zamanı suçlarız… Ama zaman konuşacak olsa, hepimiz utanırız.” — Tolstoy

İşin sırrı uyumadan önceki son bir saatte teknolojiden ve dış uyaranlardan uzak durmak, uykuda sindirmek istediğimiz bir konu ile haşır neşir olmak… Sabah ise gün doğmadan kalkmak (iki saat önce mümkünse), ibadet ve tefekkür sonrası gece hazmedilen bilgiler üzerinde son rötuşları yapmak. Bu iki saat, verimlilik açısından, günün geri kalanından daha değerlidir. Bu saatleri boş işlerle ve zamansız uyku ile geçirmeyenler, ideallerini gerçekleştirebilirler. Böylelikle zaman bereketlenir ve 24 saatin ötesine geçebilirsiniz.

“Zaman; bekleyince yavaşlar, gecikince hızlanır, üzülünce can yakar, mutlu olunca kısalır, acı çekince bitmek bilmez, sıkılınca uzar.” — İbni Haldun

Zamanınızın bereketlendiği, dikkatinizin hayırlı işlere odaklandığı ve gereksiz bilgilerden arındığınız günler dileğiyle…

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim