“Z Kuşağı”nı Anlayabiliyor muyuz?

“Babandan daha çok oku evladım. Evladı babasını geçmeyen hiç bir millet yükselemez.” — Hz.Mevlana’nın annesi Mü’mine Hatun

Aykut Gül
3 min readNov 20, 2021

--

Adına Z Kuşağı denilen, geleceğimiz olan gençlerimiz, uzun zamandır hedef tahtasında. Şimdilerde ise Alfa’ları konuşmaya başladık bile. Eğitimciler, iş dünyası, siyasiler, ebeveynler… Her kesim, sosyologların Z Kuşağı adını verdikleri bu gençleri linç ediyor. Bu gençlerimizin, önceki nesillerden farklı olan problemli yönleri var mı? Elbette ki… Bunların fizik problemlerini rahat çözebildikleri ancak hayattaki en küçük bir problem karşısında afalladıkları söylenebilir.

Büyükler onları hayatın içine dahil etmemişlerse, çocukluklarını dış dünyanın tehlikelerinden korumak adına bakkala dahi göndermemişlerse, acaba suçlu biz miyiz yoksa onlar mı? Konfor alanlarını terk etmesinler, her dem mutlu olsunlar diye, onlar istemeden bile yemeklerini bilgisayarlarının yanına sessizce koyan anneler bugün iyi yaptıklarına inanıyorlar mı?

X ve Y dedikleri Z öncesi kuşaklar olarak, her türlü zorluğu çektik, bununla övündük ve onlara da yaşatmayalım istedik. O yüzden, ailedeki büyük meseleleri, ekonomik sıkıntıları, hastalık veya ölümleri, Z Kuşağına, psikolojileri bozulmasın diye en alt seviyede yansıttık. Kurban Bayramı’nda kesilen koyununun akan kanını görmemeliydiler. Bilmediler, yaşamadılar ancak etini keyifle yediler. Ama bu asla onların kabahati değil. Onları birer fanus içinde, kendi konfor alanlarında, dış dünyanın zorluklarını gizleyerek yetiştirdik.

Bugünlerde siyasiler, Z Kuşağı güzellemeleri yapıyorlar. Bıçak sırtı gideceği tahmin edilen bir seçim için bu nesil çok belirleyici olacak. Ancak bu kuşağı anlamadan ve samimi olmadan onları ikna edebilmeniz mümkün değil. Her gün takım elbiseli dolaşan siyasilerin bu kuşakla bir araya geleceklerinde kot üzerine garip t-shirtler giymeleri, “Ben de sizden biriyim” mesajı vermeye çalışmaları hiç de inandırıcı değil. Onlara değer veren, kalbine dokunan kimse yok denecek kadar az. Öyle büyük projelerle bu kuşağa gitmenize gerek yok, sadece dinleyin, anlamaya çalışın ve kendiniz olun.

Bu kuşak, tüketimde de önemli bir paya sahip. O nedenle iş dünyası, yatırımcılar ve pazarlamacılar da peşlerinde. Onları anladıklarını söylüyorlar ancak sanırım daha fazla satabilmenin yolunu çok iyi anlamışlar. Bir kısmı gerçek, bir kısmı ise algıdan kaynaklanan son derece olumsuz bir Z Kuşağı fotoğrafı çizildi bugüne kadar. Acaba bunların ne kadarından bu kuşak sorumlu? Bu gençler neticede bizim eserimiz değil mi?

Anne-babanın sahip olmadığı lüks telefonlar bu gençlerde var. Çünkü ezilmesin, özgüveni yüksek olsun diye kendimizden fedakârlık edip hep gücümüzün üzerinde şeyler sunduk onlara.

Onlara hiç sorumluluk yüklemedik. Şimdi ise sorumsuzlar diye şikâyet ediyoruz.

Gençler özgürlük istiyorlar ama gerçek özgürlüğün farkında değiller. Etrafını gözetmeden dilediğini yapabilmeyi özgürlük sanıyorlar. Çünkü özgüvenli olsunlar diye çocukluklarından itibaren biz onların davranışlarına müdahale etmiyoruz. Özgüven ve adab-ı muaşeret çizgisini bozan biz olduk, Z Kuşağı değil. Sosyal ortamlara girmeden, odalarından dışarıya adım atmadan hepsinin kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olmasını istedik.

İçlerinden belirli bir azınlığın ülkeyi terk etme, yurt dışında hayatlarını devam ettirme arzularını ise genellememek gerekir. Dili olmayan, Batılının gerçek yüzünü hiç görmemiş, onları sadece ekranlardan tanıyan bu gençler iyi yönlendirilmeli. Bu şekilde ülkesini terk etmek, “ilkesini” terk etmektir.

Doğru Dili Konuşabilmek, Doğru Adımları Atabilmek Önemli

Dijital yerliler olmalarına rağmen biz onları dijital okuryazar yapamadık. Nerede ekran görseler, parmaklarıyla oraya yönelen bu gençlere dijital verimlilik eğitimleri verebildik mi?

Z Kuşağı — bu nitelendirmeye karşı olsam da — bizim geleceğimiz. Önemli bir kısmı çok da iyi donanımlarla geliyor. Onları kazanabilmek için hala çok geç değil. Peki neler yapılabilir?

  • Öncelikle bu toplumun değerleri onlara çok iyi verilmeli. Değerlerimizi biz değersizleştirdiğimiz için önce kendimizden başlayarak bu hata telafi edilmeli. Bu kuşağın değerli olması, bu ülkenin “değerlerine” değer vermekle olacaktır.
  • Bu kuşak, hayat tarzlarındaki ve iş hayatındaki değişimin tam kalbinde olacak. Bilgi yüklemeden çok, temel beceriler ve yüksek uyum yeteneği kazandırılmalı.
  • Bu kuşak, dersler dışındaki problemleri de çözebilmede mahir olmalı. Kodlamayı iyi öğrenmeli. Dijital verimliliği hedeflemeli.
  • Onlara hak ettikleri önem verilmeli ve gösterilmeli. Kırk defa “Sizden adam olmaz” derseniz gerçekten onlardan “adamlık” bekleyemezsiniz.
  • En önemlisi bu kuşağın milli ve yerli olması. Yabancı hayranlığını bırakmaları ve kadim kültürümüzü iyi bilmeleri önemli. Bugünkü eğitim sisteminde, ailelerde ve bu amaçla çalışan STK’larda bunlar yeterince verilemedi maalesef. Z Kuşağı olsunlar ama dış güçlerin uşağı olmasınlar. “Efendi” olsunlar ama hiç kimseye uşak olmasınlar.
  • Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olmakla övüneceksek, şunu bilelim ki, bu övündüklerimiz Z Kuşağı oluyor. Onları ötekileştirmeden, onlarla daha iyi iletişim kurabilmenin yollarını bulmalıyız.
  • Aileler, çocuklar ve gençler üzerindeki koruma zırhını yeniden gözden geçirmeliler. Biyolojik ihtiyaçları ve rahatları konusunda aşırı korumacı olan aileler, kalpleri ve zihinleri söz konusu olduğunda birden özgürleşiyorlar.

“Bir insanı ahlaken eğitmeden sadece bilgi ile donatmak, topluma bir bela kazandırmaktır.” — Franklin D. Roosevelt

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim