Yüklerden Kurtulmak

Denizde bir botta veya havada bir balonda olduğunuzu ve hayati bir sorun anında hızlıca fazlalıklardan kurtulmak zorunda olduğunuzu düşünün. Öncelikle neleri atardınız? Daha hızlı yol alabilmenin sırrı fazlalıklardan kurtulmaktır.

Aykut Gül
4 min readNov 28, 2020
Foto: Sharon McCutcheon / Unsplash

Geçtiğimiz yaklaşık 20 yılda akademik hayatın dışında değişik kurum ve kuruluşlarda görevler aldım. Hepsinde de bir yığın dijital ve fiziksel arşiv yüklerim oldu. Geçici olan bu görevlerden ayrılırken, eğer yeterince iyi bir arşivleme sistemi kuramasaydım, ciddi sıkıntı yaşardım.

Her şeyden vazgeçebilme fikrine kendimi o kadar alıştırdım ki yıllarca görev yaptığım bu yerlerden, ertesi gün tek bir çanta ile ayrılabilmenin rahatlığını yaşadım.

Dijitalleşme ve bulut bilişimi kullanma bu süreci çok kolaylaştırdı. İnternet öncesinde (1990'lar) dizüstü bilgisayar ve harici disklerin sağladığı hareketlilik, özellikle son on yılda hiç bir cihaza bağlı kalmaksızın, bir kaç dakika içinde, farklı bir yerden, farklı bir cihazdan, işinize kaldığınız yerden devam edebilmenizi sağladı. Yıllar geçtikçe fiziksel arşivler azaldı, evraklar ve basılı diğer materyaller küçük bir evrak çantasına sığabilir hale geldi.

Foto: Kate Trifo / Unsplash

Bugün fark ediyorum ki yazıcımdaki kartuşlar genellikle tükenmeden, az kullanımdan dolayı kuruyor. Böyle olunca da ev, işyeri ve diğer çalışma mekanları arasında sadece küçük bir postacı çantasının yanımda olması yeterli oluyor.

Bu küçük çantaya sığabilmenin bana göre bazı küçük ipuçları:

  • Bir iş, bir belge veya bir dosya elinize geldiği anda hemen bir ön değerlendirmeye alınmalı, bir kaç dakikalık bir işse hemen tamamlayıp gerekiyorsa dijital ortama aktarıp arşivlemeli, eğer uzun sürecek bir iş ise ne zaman yapılması gerektiğine yönelik takvim üzerinde planlaması yapılmalı ve masa üstünde bekletilmeyip, işin yapılacağı zamana kadar uygun bir rafta bekletilmeli.
  • Öncesinde ya da sonrasında tamamlanan işlerde mümkünse fiziksel bir şeyler elde tutulmamalı, gerekenler dijital ortama aktarılmış olmalı.
  • Islak imzalı önemli belgeler ise eski dosyalama sisteminde olduğu gibi arşivlenmeli, masa üstü (hem çalışma masası hem de bilgisayar) daima temiz ve boş bırakılmalı.

Okuduğum kitaplar son zamanlarda daha çok e-kitap veya sesli kitap. Kağıt baskılar hala çok güzel, zaman zaman okuyorum ama artık çok elimde tutmuyorum, okuduktan sonra dağıtmayı tercih ediyorum.

Şu an en büyük kamburum, 20 yıl öncesine kadar biriktirdiğim basılı materyaller. O dönem kitaplarının çoğunu ilgili genç arkadaşlara veya bölüm kütüphanesine verdim. Böylesi daha faydalı diye düşünüyorum. Ama hala vermem gereken ancak belki de manevi değerlerinden dolayı elimde tuttuğum çok kitap ve belge var.

Aslında tüm bunlar hatıralarınızdır. Zamanla hatıraları da azaltmak gerektiğini öğrendim.

“İster tatlı, ister acı olsun, hatıra insana ızdırap verir”

der Dostoyevski. Gerçekten de öyle…Tatlısı, geçmişe özlem doğurur, anın değerini bilmezsiniz. Acısı, aynı acıyı bugün de hissetmenizi, dolayısıyla bulunduğunuz anı acıya boğmanıza neden olur.

Bu bakımdan, bulunduğu anı hissetmeden sadece fotoğraflamaya ve başkaları ile paylaşmaya çalışanlar, övgüyle ve heyecanla “anı biriktirmek”ten bahsederler. Sonuçta “an”ı kaçırırsınız, biriktirdikleriniz de Dostoyevski’nin dediği gibi size sadece acı verir.

Aslında bu dijital arşivlerimize de çok dönüp bakmayız, çünkü eski siyah/beyaz fotoğraflar gibi az, emek verilmiş ve değerli değildirler. Hacmi ve sayısı o kadar çok ki dijital arşivimizin, bir gün hep ayıklamayı düşünürsünüz ancak iş yükü o kadar çoktur ki bunu hep ertelersiniz.

Foto: Pascal Brokmeier / Unsplash

Yedekleme ve arşivleme konusunda da yeterli değilseniz, cihazların belleği yetersiz kalmaya başlar ve daha fazla kapasiteli cihazlara gereksiz ödemeler yaparsınız. Özellikle akıllı telefonlarda fotoğraf ve video arşivlemek için daha fazla hafızaya ekstra yapılan ödemeler bütçemizde büyük yer tutar.

Yarım asırdır sakladığınız eski fotoğraflar hala varlığını korurken, popüler alışkanlıkların, dayatmaların bir uzantısı olan dijital arşiviniz her an silinme ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Evinizde ve işyerinizde tuttuğunuz bir çok gereksiz eşya her zaman için size yüktür. Yaşam ve çalışma alanınızı daraltır. Temizliği zorlaştırır. Önemli olanlar, önemsizlerin arasında kaybolur.

Bugün, evdeki ve işyerimdeki çalışma masalarımın üzerleri, bilgisayar ve diğer elektronik cihazlarımın da aynı şekilde masa üstleri tamamen boş. E.posta gelen kutum da boş. Sadece o an üzerinde çalışacağım materyaller yer alıyor geçici bir süre. İş bitince de hepsi olması gereken yere gidiyorlar.

Sade hayat; bireyin hayatındaki anlamlı olmayan mallar yığınını yok ederek aynı zamanda dürüst, sade, samimi bir hayat felsefesini benimsemesi… — Gregg

Bu yazının amacı, kapsamlı bir sadelik veya minimalizm konusunu işlemek değil. Belki kişisel tecrübeleri içeren bir giriş yapmak sadece. Sadelik konusunda paylaşımlarımı ayrıca kaleme alacağım.

Eğer bahsettiğimiz yüklerin altında kaldığınızı ve boğulduğunuzu hissediyorsanız hemen şimdi ilk adımı atın. Fiziksel olanlardan başlayın, sonra dijital temizliğe geçin.

İlk temizlik zordur ancak sonrasında günlük ve anlık temizlik yaptığınızda her şey daha yönetilebilir hale gelir. Gereksizse ihtiyacı olanlara vermeli veya geri dönüşüme göndermelisiniz. Bu hem sizin için ve hem de etrafınız için daha faydalı ve verimlidir.

Denizde bir botta veya havada bir balonda olduğunuzu ve hayati bir sorun anında hızlıca fazlalıklardan kurtulmak zorunda olduğunuzu düşünün. Öncelikle neleri atardınız?

Daha çok yol alabilmenin sırrı fazlalıklardan kurtulmaktır.

Aykut GÜL

İlgili Diğer Yazım

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim