Foto: Melchior Damu /Unsplash

Yeni Yüzler, Yeni Kazanımlar

Aykut Gül

--

Hani derler ya, zor zamanlar muhteşem şahsiyetleri ortaya çıkartır diye…

Bunlardan birisi de Ayçin Kantoğlu… 7 Ekim sonrası keşfetti onu Türkiye…

Öncesinde de bir çevirmen olarak biliniyordu Ayçin Hanım elbette ki… Ama belki de dar bir çevrede… Şimdi ise Gazze ile onun farkına vardık.

Hislerimize tercüman oldu

Geçen hafta İslam Düşünce Enstitüsü (İDE) tarafından düzenlenen “İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze” konulu panelde yaptığı konuşma ile yurdum insanının hislerine tercüman oldu.

Dertlerimizi, pek de alışık olmadığımız, edebi değeri yüksek bir üslupla ve çok iyi bir diksiyonla anlatan Ayçin Hanım’ı kazanmış oldu ülkemiz.

Batı dünyasından da gayrimüslim bir çok insan, bir çoğumuzun sessizliğe büründüğü bir ortamda yapılan vahşeti haykırdılar tüm dünyaya.

Bunlar çok yeni ve umut verici gelişmeler. Gazze meselesi, önyargılarımızdan arınmamıza ve silkelenmemize vesile oluyor.

Edebi yönü kadar manevi ve duygusal yönü de ağır basan konuşmasında, “Hikâyeye artık ihtiyacınız kalmadı. Onun gözlerinin içine bakıyorsunuz; tam karşınızda. Tıpkı imanın gözünün içine baktığınız gibi. Küçücük bir çocukta iman nasıl yerleşmiş olabilir ki? Çünkü kaynaktan geldi. Tıpkı peygamberler gibi...” diyen Ayçin Hanımın bu tespitleri muhteşem değil mi? Sloganik olmayan ancak ciğerlerimize işleyen bir tespit ve anlatım…

“Suyla abdest almadık, bak kanla aldırıyorlar” sözü de tüm İslam alemine bir özeleştiri, bir uyarıydı. Zamanında titreyip kendimize gelememizin sonucunda yaşanan bu zulmün nedeni konusunda yerinde bir tespit.

İçimizdeki bazı gafillerin, Gazze’de yaşananları görmezden gelmeleri veya hak ettiklerini ima etmeleri karşısında ise “Çocukların katledildiği bir dünyada ‘ama’ ile başlayan bir cümle kurmanın imkânı, ne vicdanen ne de mantıken yoktur” diyerek tek bir cümlede işi bitiriyor.

Ayçin Kantoğlu’nun, “Tanımlama gücünü başkalarına bırakıyoruz” sözü de bugün yaşadığımız post-truth — hakikatten kopuş — salgınına işaret ediyordu. (Hep ‘hakikat ötesi’ olarak çevirmeye çalıştığımız post-truth kavramını ‘hakikatten kopuş’ diye ancak onun gibi bir konu uzmanı ifade edebilirdi.) İyiyi kötü, kötüyü iyi, güzeli çirkin, çirkini ise güzel gösteren ve bunu da sahip oldukları medya gücü ile yapan bir güce karşı, önemli bir ihmal alanımıza işaret ediyordu.

Türkiye bu vesile ile Ayçin Kantoğlu’nu kazandı. Yerlerde sürünen edebiyat dünyamıza ve gönül coğrafyamıza bundan sonra yapacağı katkıları sabırsızlıkla bekliyoruz.

Yerli ve milli sosyal medya platformlarına duyulan ihtiyaç

Konunun diğer bir boyutuna da dikkat çekmek istiyorum. Milyonlarca kez izlenmesi gereken bu panelin videosunun izlenme sayısının düşük kalması dikkatimi çekti.

Ayrıca konuya duyarlı olduğunu düşündüğüm ortamlarda bu konuyu açtığımda, bir kaç istisna dışında, bilinmediğini ve izlenmediğini gördüm.

Şunu söylemek istiyorum… Sosyal medya platformları, istedikleri içerikleri sizin önünüze getirebiliyor veya gizleyebiliyor. Bu nedenle yerli ve milli platformlara acilen ihtiyacımız var. Belki de savunma sanayimiz kadar önemli…

Dilinize, zihninize, kaleminize sağlık Ayçin Kantoğlu…

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim