Foto: Yazar

Yazmak, Düşünmek Zorunda Kalmaktır

“Yazmak, kalbin nefes alıp verişini kağıda dökmektir.” William Wordsworth

Aykut Gül
4 min readJun 10, 2022

--

Yazar olmak aslında hiç de zor değil… Tek yapmanız gereken her fırsatta, her olayda ve her taştığınızı hissettiğinizde yazmak. Bazen kendiniz için, bazen dostlarınız için ve bazen ise toplum için.

İnsan bir kez yazmaya alıştı mı, frenlemesi, baskılayarak ara vermesi mümkün değil. Tatilde de, yolculukta da yazmaya devam eder insan. Çünkü yazmak bazı durumlar dışında “iş” değildir. İşi “müzisyenlik” olan bir insanın, “iş” dışında da sanatını icra etmesi gibidir.

Yazarlık her zaman para kazanmak için yapılmaz. Hatta çoğu zaman para kazandırmaz. Ama para dışında çok şey kazandırır.

Kalbinizde ve zihninizde dolup taşanları bir yere akıtmak zorunda hissedersiniz. Paylaşmak, başkalarına da fayda sağlamak, belki bir derde derman olabilmek tutkusu ile yaparsınız çoğu zaman.

Sahip olduğunuz önemli bir sırrınız olduğunda veya çok güzel bir rüya gördüğünüzde nasıl içiniz içinize sığmaz ve mutlaka bir dostunuzla paylaşmak istersiniz, işte yazmak da sentezlediğiniz fikirlerinizi ve duygularınızı dışa vurabilmek için içerden müthiş bir baskı yapar.

Sonunda bilgisayarın başına geçtiğinizde bir de bakarsınız, zihninizdeki o dağınık görünen düşünceler toparlanmış ve bir başlık altında ürüne dönüşmüş. Böylece derli toplu bir zihinsel birikime de sahip olur ve bir sonraki ürüne daha düzenli ve disiplinli bir şekilde koyulursunuz.

Yazmak, her an bir şeyleri aramanızı, görünmeyeni görebilmenizi sağlar. Çünkü zihniniz her an yeni bir ürün peşindedir. Uykuda veya uyanık, her şey, her an size yazı materyalleri ve fikirleri sunar. Onları kaybetmemek için sürekli notlar alırsınız. Bazen küçük bir not defterine, bazen akıllı telefonunuzdaki not uygulamasına ve bazen de ses kaydı yaparak onların unutulmalarını engellemeye çalışır ve ilk fırsatta bilgisayarın başında onları derli toplu hale getirirsiniz. Aslında not aldıktan sonra o notlara çok da ihtiyacınız kalmaz. Çünkü not almak onu zihninizde kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarmak anlamına gelir.

Francis Bacon’ın “Okumak bir insanı doldurur; konuşmak onu hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.” sözü aslında bu konuda söylenebilecek her şeyin güzel bir özeti gibidir.

Bazen fikirlerinizin tükendiğini, yazacak bir şeyinizin kalmadığını düşünür, paniğe kapılırsınız. Sonra her zaman olduğu gibi ilk cümleyi yazarsınız ve gerisi gelir. Joe Sugarman’ın “İlk cümlenin tek amacı… ikinci cümleyi okutmanızı sağlamaktır.” derken iyi bir başlangıç yapabilmeye işaret eder. Çoğu zaman da başlığı en son atarsınız.

Harry Brewer / Unsplash

Aslında “yazmak” konusunda daha önce de bir çok makale yazdım. Ancak her gün yazma amelesine bu kadar zaman harcayınca yeni tecrübeler oluşuyor ve bunları da paylaşmak istiyorsunuz. Medium platformunda her gün onlarca yeni yazıya rastlıyorum yazmak üzerine… Demek ki yazarların da bu konuda yazma ihtiyaçları var.

Bu tür makalelerin, yazmaya yeni başlayanlar için ufuk açıcı ve yol gösterici olduğuna inanıyorum. Artık her yerde ve her zaman, her konuda mentörler mevcut. O halde yazmak için de bu ustalardan faydalanılmalı.

Dijitalleşmenin hayatımızın her anına sirayet ettiği bu zamanda, dijital tüketiciler olmak yerine daha çok dijital içerik üreticileri olmak gerekiyor. Bu her meslekte ve her alanda geçerli. Kaleminiz ne kadar güçlü ise alanınınızda o kadar öne çıkıyor, fikirlerinizi paylaşma ve gösterme imkanı elde edebiliyorsunuz. Dahası fikirleriniz yazılı hale geldiğinden bir anlamda sizin adınıza tescillenmiş de oluyor. Çünkü söz uçar, yazı kalır.

Neredeyse her duygudurum yazmanız için bir sebep… Sevinirsiniz paylaşmak istersiniz. Üzülürsünüz, kaleminiz dostunuz olur. Sıkılırsınız, defteriniz gel benimle oyalan der. Aşırı meşgulsünüzdür, nefes almak için iki arada bir derede yazarsınız. “Yazmak, kalbin nefes alıp verişini kağıda dökmektir.” diyen William Wordsworth bunu ne güzel tarif eder.

Ancak çok nadiren de olsa yazamadığınız, içinizden hiç bir şeyin akmadığı zamanlar olur. O zamanlarda çok zorlamanın anlamı yoktur. Bu da bir ihtiyaç olabilir. Biraz beklerseniz geçer ve tekrar yazma bağımlısı olursunuz. Neredeyse her gün yazan birisi olarak, yakın zamanda on gün kadar yazamamıştım. Sonra gördüğünüz gibi rutin devam ediyor.

Bazen yazdığınız kişi veya kişileri de değiştirirsiniz. Bu yazınıza, duygularınıza ve düşüncelerinize yansır hemen. Bugünlerde bu tür dönüşler alıyorum zaten. Demek ki fark etmeden hedef kitlemi değiştirmişim.

Yazmak için beslenmek (okumak, dinlemek, eğitim almak vb) ve sonrasında sindirmek (sentezlemek, yeni fikirler ortaya koymak vb) gerekir. İlk aşama olan beslenme kalitesi kadar onu iyice sindirebilmek de çok önemlidir. Sindirme aşamasında şahsi tercihim yürümektir. Açık havada, mümkünse yeşil bir çevrede yürümek, alınan bilgileri sindirebilmek, fikir üretebilmek için iyi bir yoldur. Bunun zirveye ulaştığı an ise yürüyüş sonrası soğuk bir duş ve arkasından kısa bir süre dinlenme anıdır. İşte o dinlenme anında zihnimin ürettiği fikirlere bazen kendim de şaşıyorum. Panik halinde onları unutmamak için bir yandan notlar alıyorum. Ardından yazmak son derece sıradan ve rutin bir davranış oluyor.

Aykut GÜL

Yazmak konusunda diğer makalelerim

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim