Dominik Lange / Unsplash

Tepkilerimiz Sağlıklı mı?

“İnsan kaderle çatıştığında problemler başlıyor.” Saadettin Ökten

Aykut Gül
2 min readMay 21, 2022

--

“Fakirlik, hastalık ve ölüm olmasaydı, insanoğlunun kibirden başı eğilmez olurdu.” der Hasan-ı Basri. Ne kadar da doğru! İnsanın omuzlarının çöktüğü, acziyetini fark ettiği anlar…

İşte o anlar dönüşebileceğimiz, Yaratıcımıza (cc) daha çok yaklaşabileceğimiz anlar… Eğer sağlık ve servet, kibrimize neden oluyorsa bizim felaketimiz olurlar.

Meleklerin en ulusu ve en alimi olan İblis’in lanetlenmesi ve kovulması kibrinden değil miydi?

Elbette insan, kibre kapılmamak için, fakirliği, hastalığı ve ölümü talep etmeyecek… Ancak geldiğinde de sabır, dayanma gücü ve kendisi için en hayırlısını isteyecek. İnanç ve teslimiyetteki yetersizlik; fakirlik ve hastalık durumlarında insanı küfre ve isyana götürebilmekte…

Hastalıktan iyileşenlere “hastalığı yendi” veya ölümünden sonra kişiye “Sonuna kadar direndi”, “Ölürken de bize ders verdi”, “Ne kadar mücadeleci olduğunu gösterdi” vb ifadeler ne kadar da tehlikeli…

Şems-i Tebrizi’nin, “Allah’ı zikrettiren dert, O’nu unutturan maldan ve sıhhatten daha hayırlıdır.” sözü de başımıza gelene değil, onun bizi nereye götürdüğüne bakmamız gerektiğini anlatır. O halde dertler ve zayıflıklar bizi sardığında O’ndan (cc) sabır dilemek, servet ve güç elimize geçtiğinde de gurur, kibir ve ucuptan O’na (cc) sığınmaktır önemli olan…

“Takdir tebdire güler, ecel emele güler.” derlermiş atalarımız. Bunu tedbir almamak, plan yapmamak olarak değerlendirmemeli... Sadece aşırı güç zehirlenmesi, her şeyi kendinden bilmek, kadere karşı cüzi irademizi abartmak olarak anlamak lazım. Sadettin Ökten hocamızın ne güzel bağlamış bunu: “İnsan kaderle çatıştığında problemler başlıyor.” Bu nedenle, kontrol edemeyeceğimiz alanlara enerjimizi sarfetmememiz, sorumluluğumuz ne ise ona odaklanmamızdır tüm yapmamız gereken… Kanuni Sultan Süleyman da benzer bir uyarıyı yapmakta bu konuda: “Anladım beyhude imiş fazlaca tedbir eylemek, / Bir kulun haddi değilmiş takdiri tebdil eylemek.”

Bu konuda tüm yapmamız gerekeni, Aliya İzzetbegoviç son derece veciz bir şekilde belirtir: “Tarihi Allah yazar; biz sadece nerede duracağımıza karar veririz.” O nedenle üzerimize düşen sırat-ı müstakim üzere olmak ve gerisini ilahi iradeye bırakmaktır. “Sabır, Tevekkül ve Büyük Resim” başlıklı geçen haftaki yazımda, şu ifadelere yer vermiştim: “Kişilere, olaylara, hayatın planına ve akışına hep kaygıyla bakarız. Oysa ki teslim olmak, her şeyin yerli yerince oturması, dinginleşmesi demektir. Yapmamız gereken; sabır, teslimiyet ve merakla planların tezahür etmesini beklemiz, olayların perde arkasını gördüğümüzde hayretimizi saklamamamız ve evrende olan her şeyi hayranlıkla temaşa etmemizdir.”

“Kimse kimseye tesadüfen gönderilmez.” sözünü duymuşsunuzdur. Aslında tesadüf diye bir şey söz konusu olamaz bu evrende. Birileri size gönderildiği gibi zamanı geldiğinde sizden uzaklaştırılır da… Bunda da bir hayır ve hikmet vardır.

Bugünlerde çoğumuz dibe vurduğumuzu düşünebiliriz. Bir açıdan bu iyi bir şeydir de… Artık yukarı çıkmamızın zamanı gelmiştir… Unutmayalım ki, “Her şeyin bittiğini düşündüğünüz bir an gelir. İşte o an başlangıçtır.” (Louis L’amour)

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim