“İnsanlığın tüm sorunları, insanın bir odada tek başına sessizce oturamamasından kaynaklanır” der Blaise Pascal. Tam da günümüz modernist insanını anlatır gibi değil mi?
Sessizce oturabilmek, iç sesini dinleyebilmek, kendinle baş başa kalabilmektir. Eğer gün boyu değerlerine uygun olmayan, vicdanını rahatsız eden işlerle meşgul olmuşsan bu elbette ki seni huzursuz edecektir.
Bunu belki de Immanuel Kant’ın şu sözüyle desteklemek daha açıklayıcı olabilir: “Kötü bir insan mutlu olamaz çünkü yalnız kaldığında kötü adamla yalnız kalır.”
Hep çocukları ve gençleri eleştiririz odaklanamadıkları, sakin duramadıkları, hiperaktif oldukları için… Peki yetişkinler farklı mı sizce?
Kırk gün riyazete çekilen dervişleri hatırladığımızda, bunu artık kırk dakika bile yapamadığımızı itiraf ederiz kendimize…
İbadetlerimiz hızlandı. Namaz sonrası yapılan dua, ürün hasadı gibi değil midir? Peki neden çoğumuz o hasadı heba ederiz? Rabbimizle konuşur gibi, içten, bazen her zaman yaptığımızdan farklı dualar yapabiliyor muyuz? Manevi boyutu en aza inmiş, kuru ve şekilden ibaret, borcu yerine getirme kabilinden ibadetler…
Camide, vakit namazı sonrası cemaat dağıldıktan sonra kaçımız bir süre daha kalıp kendi iç alemimizi seyredebiliyoruz?
Gecenin belirli bir vaktinde teheccüt için uyanıp, sadece Rahman için, sadece O’nunla geçireceğimiz müstesna an için, gecenin karanlığında, kimse fark etmeden, riyasız, o büyük buluşmayı gerçekleştirebiliyoruz?
Pascal’ın söylediği, “…tek başına sessizce oturamamak…” ifadesi bunları da kapsamaz mı?
Aslında yalnızlıktan kasıt kendimizle kalmak… Yoksa her an Rabbimizin gözetimi altında olduğumuz bilinci, yalnızlığı imkansız hale getiriyor.
Sadece on dakika kitap okuyamamamız da Pascal’ın ifadesiyle ilişkilidir. Görsel kalitesi yüksek, bir kaç dakikalık bir video tercihimizdir. Sabırsızlık, hız, haz, acelecilik, telaş, hemen sonuç alma… Hepsinin nedeni aynı…
Tek başına sessizce kalamamak, tefekkür etmemektir. Kendini hesaba çekmemektir. Detaylardan sıyrılıp büyük fotoğrafı görememektir.
Milan Kundera, "Düşünen insan yavaşlar" der. Ancak düşünmek modernist insanı rahatsız eder çoğu zaman. İnsan, unutmak için hızlanır, kaçarcasına koşar hep…
“Eğer, verebileceğim en önemli tavsiyenin ne olacağı sorulsaydı, basitçe şunu söylerdim: Allah için, bir an durun, işinizi bırakın, etrafınıza bakın” diyen Tolstoy da aynı noktayı işaret eder.
Sürekli bir şeyler dinleme, gürültülü müziklere maruz kalma, hatta evin neredeyse tüm ışıklarının açık tutulması da bu kaçışla, kendinden uzaklaşmayla alakalı…
Siz ne dersiniz? Pascal haksız mı?
Aykut GÜL