Tatminsizlik Çağı

Tatminsizlik, her şeye sahip olmanın verdiği tükenmişlik ve hayatın anlamını yitirmeye başlaması…

Aykut Gül
4 min readDec 15, 2021
Marc-Olivier Jodoin / Unsplash

Tatminsizlik, her geçen gün daha da ağırlaşan bir hastalık... Tatminsizlik; doyumsuzluk, “boşluk hissi” olarak da kullanılır ve tam karşılığı olmamakla birlikte “tükenmişlik sendromu” dendiği de olur.

Günümüzde insanlar daha çok şeye sahip olmalarına rağmen daha mutsuz, huzursuz ve doyumsuzlar. Kanaat, şükür, sabır, diğergamlık vb beşeri özelliklerimizi neredeyse kaybettik.

Toplumlarda tatminsizlik duygusu arttıkça artma eğiliminde. Bir açıdan kafeine, şekere, dopamine olan bağımlık gibi… Tatmin edildikçe çıtayı yukarı yükseltir ve dozu artırmak zorunda kalırsınız. Bir yerden sonra hiç bir şey zevk almaz ve sadece tüketmek zorunda olduğunuzu hissedersiniz.

Huzur ve mutluluğun ötesinde, tüketilen her şeyde sınırsız bir haz ve tatmin arar oldu insanımız.

Tatminsizlik, her şeye sahip olmanın verdiği tükenmişlik ve hayatın anlamını yitirmeye başlaması…

Tatminsizlik, mükemmeliyetçiliğin sonunda kaçınılmaz olarak yakalanılan bir hastalık…

Tatminsizlik, beklentilerin, gerçekleşmelerin üzerinde olmasından kaynaklanır çoğu zaman.

Aşağıdaki hikayede, baş aktör bir maymun olmakla birlikte, insanların kahir ekseriyeti bu maymundan daha kötü durumdadır dünyaya bağlılık ve doyumsuzluk anlamında…

Maymunları canlı yakalamak için kullanılan bir tuzak çeşidi vardır. Bir Hindistan Cevizi oyulur ve bir yere sabitlenir. Hindistan Cevizine küçük bir delik açılır ve içine yiyecek konur. Maymun, yiyeceği almak için elini içeri sokar, yiyeceği tutar ancak yiyecek elindeyken elini çekip dışarı çıkaramaz. Yumruk yapılmış el, bu delikten çıkmaz. Avcılar gelir, maymun kaçmak ister ama yapamaz. Maymunu bağlayan hiç bir şey olmamasına rağmen kıpırdayamaz. Tek yapması gereken elini açıp yiyeceği bırakmak ve kurtulmaktır. Ancak o kadar açgözlüdür ki bu tuzaktan kurtulamaz.

Bir yandan tüketim çılgınlığından şikayet etme, diğer yandan kışkırtıcı reklamların cazibesine kapılarak kolayca satın alma, istifleme ve sonuçta daha fazla harcama ve daha fazla kazanma zarureti… Nihayetinde tatminsizlik bataklığına düşme ve kurtulmak için ümitsiz çırpınmalar…

Aslında tatminsizlik denizinde küçük damlalar misali, anlık tatminlerle oyalanmadır insanın yaptığı… Dopamin bağımlılığından kaynaklanan bir kısır döngü. Nihayetinde, bugünlerde oldukça popüler olan “dopamin detoksu” yapma ihtiyacına kadar giden bir süreç…

Büyük ve lüks evlere sahip olanlar, genellikle, evi en az kullanan, misafir ağırlamayan ve evde yemek yapmayan insanlardır maalesef.

Ani bir kararla spora başlayan, spor kıyafetlere ve fitness salonlarına büyük harcamalar yapan insanların hevesi en fazla bir kaç gün sürüyor.

En lüks lokantalardaki yemek tabaklarındakileri çatalları ile mıncıklayan, sadece bir kaç lokma alıp yüklüce hesap ve bahşiş ödeyen insanlar o kadar çok ki…

Entelektüel görünmek için bir dizi kitap siparişi veren ancak bir kaç sayfa okumadan sıkılan ve eğlenceyi ekranlarda arayan insan…

Ailesinden, akrabalarından, dostlarından çok çabuk sıkılan, kimseye katlanamayan, herkesin kendi etrafında pervane olmasını isteyen doyumsuz insan…

Manevi boşlukları doldurmak için daha fazla mal, daha fazla eşya, daha fazla para, daha büyük evler, daha hızlı arabalar peşinde koşan insan…

“Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışından ibarettir…” (Hadid, 20)

Sosyal medya performansımıza göre kendimizi konumlandırdığımız, kendimize değer biçtiğimiz bir dünyada tatminsizlik hissi son derece normal.

Eskiden mahallemizdeki 10–15 kişi ile kendimizi kıyaslarken şimdi sanal dünyadaki, çoğunu tanımadığımız binlerle kıyaslama yapıyoruz. Sonuç tabii ki tatminsizlik, boşluk hissi...

Tolstoy, “İnsan Ne ile Yaşar” adlı kitabında, insanın tatminsizliğini çok güzel hikayeleştirir (5 Ocak Gazetesi):

Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.”
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takati. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

Şükürsüzlük, tatminsizliğin başta gelen nedenlerinden. Sahip olduklarımızdan çok, sahip olamadıklarımıza odaklandığımızdan şükretmeyi ihmal ediyor ve sürekli olarak şikayet ediyoruz.

Daha önceki bir yazımda yer verdiğim “Şükür ve Muhasebe Günlüğü” şablonunun üzerine her gün notlar almak, bu anlamda yol almamızı sağlayabilir.

Sosyal medya kullanımını, olması gerektiği düzeye çekmek ve belirli saatlerle sınırlı tutmak çok iyi gelecektir.

Pandeminin sosyal ve ekonomik yükünün iyice ağırlaştığı, insanlarının işini kaybettiği, hayatın her geçen gün pahalılaştığı bir dönemde, varlıklı olanların lüks harcamaları azaltıp veren el olmaları, verdikleri kişilerden daha çok kendilerine fayda sağlayacaktır. Bugünlerde sık sık “Sanki Yedim” uygulamasına geçerek, topluca yapılan pahalı serpme kahvaltılar yerine, çay ve simiti tercih edelim. O kahvaltının bedelini de bir öğrenciye burs olarak verelim.

Tatminsizlik hastalığının yegane ilacının Allah inancı olduğunu bilmek ve O’nun ipine sarılmak tek çıkış yolu…

“İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.” — Cemil Meriç

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim