Raphael Rychetsky / Unsplash

Tarımda Kendimize Yeterli miyiz? Algılar ve Gerçekler

Son yıllarda üzerinde çok fazla spekülasyon yapılan gıda konusu, toplumda korku, tahrik ve gelecek kaygısı oluşturmak için kullanılmakta…

Aykut Gül
6 min readApr 13, 2022

--

Yeterlilikten Ne Anlamalıyız?

Bir ülkenin gıdada kendi kendine yeterliliği, o ülkenin gıda ihtiyacının tamamını ülke içi üretimden karşılama kapasitesidir.

Ülkemizin tarımsal açıdan dünyada kendine yeterli yedi ülkeden biri olduğu iddiası hep konuşulmuştur. Küresel Gıda Güvenliği Endeksi (GFSI) dikkate alındığında bunun hiç bir ülke için mutlak doğru olmadığını söyleyebiliriz.

Küresel Gıda Güvenliği Endeksi (GFSI), 113 ülkede gıdanın satın alınabilirliği, bulunabilirliği, kalitesi ve güvenliği ile doğal kaynaklar ve dayanıklılık konularını değerlendiren bir indekstir. 2021 yılı küresel gıda güvenliği puanına göre İrlanda, Avusturya, Birleşik Krallık, Finlandiya ve İsviçre’nin ilk beşte yer aldığı sıralamada ülkemiz 113 ülke içinde 48. sırada yer almaktadır. Türkiye, son on yıldaki değişime bakıldığında ise ortalama 1,1 puan artışla 64,0 puana yükselmiştir. Bu değere son yılın (2021) yılının katkısı oldukça yüksek (3,9) olmuş ve ülkemiz 10 basamak yükselmiştir. Bu değerle ülkemiz 2021 yılında en iyi gelişim gösteren (Malezya’dan sonra) ikinci ülke olmuştur. (Global Food Security Index, 2022)

Ülkemizde gıda yeterliliği konusunda TÜİK’in yıllık olarak açıkladığı bitkisel ürün denge raporları bulunmakta. TÜİK’e göre, yeterlilik derecesi; bir bölgenin kullanılabilir üretiminin (iç üretim) o bölgenin talebini ya da yurt içi kullanımını (insan, hayvan ve endüstrinin bütün ihtiyaçlarını) ne ölçüde karşılayacak durumda olduğunu gösterir. Değerin, 100'den küçük olması, üretimin yurt içi talebi tam olarak karşılayamadığı durumu temsil eder. 100'den büyük olan bir değer, iç ihtiyaçları geçen, ihraç edilebilir ve/veya stoklanabilir miktarların varlığını gösterir (TÜİK, 2022).

Bir ülkenin gıdada kendine yeterlilik derecesini belirlemek oldukça zor bir konu. Bununla ilgili bir çok farklı yaklaşım bulunmakta. Sadece kalori hesabı yapıldığında diğer besin maddelerinin ihmal edilmesi söz konusu olabilmekte. Önceliğiniz açlık mı yoksa dengeli beslenme mi? Bu önemli bir ayrıntı olarak yeterlilik tartışmalarında gündemi işgal etmekte.

Ayrıca gıda ithal eden, dahilde işleyen ve katma değer artışı ile tekrar ihraç (re-export) eden ülkelerin de sayısı az değildir. Ülkemizden buğdayı buna örnek gösterebiliriz. Aslında buğday üretimimiz kendi iç tüketimimizi karşılamakta ancak un, makarna, bulgur vb üretebilmek ve işlenmiş olarak ihraç edebilmek için de ithalat yapmaktayız. Bu sayede dünyanın en büyük un ihracatçısıyız. Makarnada ise İtalya’dan sonra ikinci sıradayız. Bunları söylemeden buğday ithalatını, dışa bağımlılık gibi göstermeye çalışmak kabul edilemez.

Bunlar yeterlilik konusunda çoğu zaman göz ardı edilen hususlardır. Ayrıca bir ülkenin belirli bir ürünü üretebilme kapasitesinden çok mevcutta onu üretme ve arz etme durumuna bakılmaktadır.

Ülkemiz Tarımsal Üretimde Kendine Yeterli mi?

2020–2021 dönemi bitkisel ürün denge verileri, geçen ay sonunda TÜİK tarafından yayınlandı. Tarla ürünleri, meyveler ve sebzeler olmak üzere üç kategoride verilen yeterlilik dereceleri Grafik 1, 2 ve 3'de sunulmuştur.

Birinci derecede öneme sahip tarla bitkilerinde bir çok üründe kendimize yeterli olmamızın yanı sıra bazı ürünlerde de yetersizlikler görülebilmektedir. En önemli stratejik ürün olan ve üzerinde çok fazla spekülasyon yapılan buğdayda kendimize ihtiyacımızı karşılayabildiğimiz grafikten anlaşılmaktadır.

Buğdayın en stratejik gıda olması bakımından Çizelge 1'de buğday denge tablosuna ait veriler detaylı bir şekilde verilmiştir. Buna göre, 6,9 milyon hektarda yapılan buğday üretimi 20,5 milyon tondur. Üretim ve kullanım esnasında meydana gelen 1,5 milyon tonun üzerindeki kaybın da üzerinde özellikle düşünülmesi gerekir. Bu çizelgedeki veriler üzerinden tüm değerlendirmeler yapılmalı ve politikalar oluşturulmalıdır. Bunun dışındakiler spekülasyon ve algı oluşturma çabalarıdır.

Çizelge 1. Buğday denge tabloları, 2020–2021; Kaynak: TÜİK, 2022

Tahıllarda genel olarak yeterli olduğumuz söylenebilir. Yağlı tohumlu bitkilerde ise yetersizlik söz konusu. Sadece kolzada fazlamız var iken ayçiçeği ve soyada ciddi bir açığımız mevcut.

Grafik 1. Seçilmiş tarla ürünlerinde yeterlilik dereceleri, 2020–2021; Kaynak: TÜİK, 2022

Dünyada altıncı sırada olduğumuz meyve üretiminde ise kendimize yeterli bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz. Muz ve cevizde az bir miktar açığımız olmakla birlikte çok da stratejik ürünler olarak değerlendirmediklerinde meyvede ülke olarak kendimize tam yeterli olduğumuz ve özellikle de fındıkta ve incirde ihtiyacımızın beş katından fazla arz imkanına sahip olduğumuzu ifade edebiliriz. Kayısı da dört kat fazlamız olan ile önemli bir meyvemiz. Turunçgil (greyfurt, mandalina, limon, portakal) üretiminde de üst düzeyde yeterlilik seviyelerine sahip olduğumuz Grafik 2'de görülmektedir.

Grafik 2. Seçilmiş meyve ürünlerinde yeterlilik dereceleri, 2020–2021; Kaynak: TÜİK, 2022

Grafik 3'de yer alan ve dünyada üretim sıralamasında dördüncü olduğumuz sebzeler dikkate alındığında kuru sarımsak dışında kendimize fazlasıyla yeter durumda olduğumuz görülebilir. Kuru sarımsak için ise geçen sezon ekstrem bir yıl olarak kabul edilmelidir. Normal üretim dönemlerinde Türkiye kuru sarımsakta net ihracatçı bir ülkedir.

Grafik 3. Seçilmiş sebze ürünlerinde yeterlilik dereceleri, 2020–2021; Kaynak: TÜİK, 2022

Hayvancılık açısından bakıldığında ise dış ticaret dengesinin son üç yılda fazla verdiği görülmekte. 2019'da 1,3 milyar USD, 2020'de 1,5 milyar USD ve 2021'de (geçici veri) 2,5 milyar USD ihracat-ithalat farkı — geçmiş bazı yıllarda negatife düşse de — yeterlilik konusunda olumlu bir durumu yansıtmakta. Çizelge 2'de 2021 yılına ait hayvancılık dış ticaret kalemleri ve değerleri yer almakta. Oransal olarak daha az olmasına rağmen canlı hayvan ithalatı sürekli gündemde tutulurken, daha büyük paylara sahip olan diğer kalemler göz ardı edilmekte.

Çizelge 2. Hayvancılıkta Dış Ticaret Verileri, 2021 (geçici); Kaynak: TÜİK Dış Ticaret İstatistikleri, 2022

Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nün Tarım Ürünleri Piyasaları Araştırmalarına göre, Türkiye et arzında da, ihtiyaç duyuldukça et ithalatına başvurulmakta. Ancak toplam arz içinde ithalatın payı yok denecek kadar azdır. 2014–2018 yılları arasında ülkemizde dana eti arzı 882.000 ton ile 1.003.859 ton arasında iken aynı yıllarda ithalat sadece 640 ton ile 53.679 ton arasında gerçekleşmiştir. Sonuçta çok abartılan dana eti ithalatının toplam arza oranının sadece %0,07-%5,35 arasında olduğu görülebilir. Yine aynı Kurumun araştırmasında, tavuk etinde yeterlilik oranının %128 olduğu, üretim ve tüketim değerlerinden hesaplanabilmekte.

Sonuç

Türkiye, farklı coğrafi bölgeleri, bereketli toprakları, iklim özellikleri, mikro klimaları ve jeostratejik konumu ile dünyada çok az sayıda ülkenin sahip olabileceği avantajlara sahiptir.

Türkiye, stratejik gıda ürünleri dikkate alındığında, yağlı tohumlular (pirinç ve mısırda ikinci derecede) dışında kendine yeterli bir ülkedir. Tarımın iklime, maliyetlere ve uluslararası gelişmelere bağımlılığına göre yıldan yıla bu yeterlilik düzeyi değişkenlik gösterebilmekte.

Ülkemiz 2020 yılı verilerine göre 20,7 milyar USD tarımsal ihracat ve 16,1 milyar USD tarımsal ithalat ile tarım ürünlerinde net ihracatçı konumdadır. Bunun yanı sıra bir çok üründe dünyanın en çok üreten veya en çok ihracat yapan ülkeleri arasındadır.

Atıl tarım toprakları, ekonomik olarak sulanabilir alanlar, henüz kirlenmemiş topraklar, yerli tohumlarımız ve yetişmiş insan gücü dikkate alındığında ve bu potansiyel harekete geçirildiğinde ülke olarak gıdada kendimize yeterli olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bununla birlikte tarımsal üretiminde kullanılan girdilerin (mazot, gübre, zirai ilaç, tohum, yem vb) bir kısmının ithalata bağımlı olması, ülkemize kapsamlı bir ambargo uygulanması durumunda, yeterli görünen üretimi riskli duruma sokabilecektir.

Aslında bu açıdan kendine yeterlilik değerlendirildiğinde dünyada hiç bir ülkenin bunu sağlayabildiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle tarımsal girdilerde dışa bağımlılığın en aza indirilmesi, gıda güvencesi açısından son derece önemlidir.

Tarımın ekonomik boyutunun yanı sıra sosyal boyutunu da dikkate almak gerekir. Ticari açıdan optimum işletme büyüklükleri desteklenirken sosyal açıdan da küçük işletmeler mutlaka desteklenmeli ve yaşatılmalıdır. Kırsal altyapılar ve istihdam imkanları güçlendirilerek özellikle gençlerin kentlere akın etmelerinin önüne geçilmelidir.

Sonuç olarak; küresel ölçekte, pandemi, küresel ısınma, enerji ve gıda fiyatlarındaki yükselmeler ve nihayet Rusya-Ukrayna Savaşı, gıdayı en önemli stratejik alan haline getirmiştir. Kısa vadede, öncelikle stratejik ürünlerde tam yeterlilik ve fiyat istikrarı sağlanmalıdır.

Tarım politikalarının öncelikli hedefi gıdada kendine yeterliliği; üretim, üretim girdileri, tedarik zincirleri ve piyasalar açısından tam anlamıyla sağlamak olmalıdır.

Not: Bu makale, Altınoluk dergisinin Mayıs 2022 sayısında yayınlanmıştır.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim