Sürekli Eriyen Sermayemiz

“…tüm zenginlik ve şöhretin ölümün karşısında solduğunu ve anlamsızlaştığını anlıyorum…” — Steve Jobs

Aykut Gül
3 min readJul 4, 2023

--

Çocukluğumda buzdolabının yaygın olmadığı Adana’nın sıcak yaz aylarında buz satıcıları olurdu. Onların en büyük derdi, paniği, buzun erimeden satılabilmesiydi.

Benzer şekilde Toros Dağlarından kamyonlarla getirilen karlar da şehirde satılırdı. Serinlemek isteyen tüm mahalleli, kardan alabilmek için kuyruklar oluştururdu. En büyük zevkimiz, küreklerle tencerelere doldurulan bu kardan karsambaç — bilmeyenler için Ice Slush’ın atası gibi düşünün yapmaktı.

Kendim de harçlığımı çıkartmak için eskimo satardım. Eskimo kutusunu yalıtabilme çabamıza rağmen hızla erirdi. Eriyenleri yarı fiyatına elden çıkarmaya çalışırdım. Son kalan, iyice erimiş olanı da kendime ayırırdım.

Benzer bir hikaye Bağdat’ta yaşanıyor. Öğle sıcağında buzunu satmaya çalışan adam, hızla eriyen buzlar karşısında, “Sermayesi eriyen bu fakirden buz alan yok mu?” diye panikle bağırmaya başlar. Bunu duyan Cüneyd-i Bağdadi, olduğu yere çöker ve başını elleri arasına alır. Ne olduğunu soranlara, eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda kendi ömrü olduğunu fark ettiğini söyler.

J Yeo / Unsplash

Hayatta geçerliliği olan tek bir ödeme aracımız var. Bu bildiğimiz ödeme araçlarının çok ötesinde, çok basit, üretimi yapılamayan, biriktirilemeyen, darphanesi olmayan, maddi veya dijital değil, biyolojik olan, değeri daha çok subjektif olan bir araç. Doğduğumuz anda hesabımıza yatırılan, sürekli harcamak zorunda olduğumuz ve neye harcamamız gerektiğine kendimiz karar verdiğimiz en büyük zenginliğimiz.

Tahmin etmişsinizdir. Bahsettiğimiz ömür sermayesi…

Ülkemizde ortalama ömür 77,7 yıl. En küçük ve yaygın zaman birimini saniye olarak kabul ettiğimizde, her birimizin, doğduğumuz anda erimeye başlayan 2.454.375.168 adet biyolojik parası var. Yaklaşık olarak 2,5 milyar saniye… Kullanmadığımızı zannettiğimiz anlarda bile hep eksilen, tek yapmamız gerekenin, o anda en verimli işle uğraşmamız olan ömrümüz…

Düşünün bir defa, günümüzün üçte biri ekranlar başında geçiyor. Bedava olduğunu düşündüğümüz uygulamaların bedelini biyolojik paralarla ödüyoruz. Can sıkıntısından izlediğimiz dizi ve filmlere yaptığımız ödemeleri bir düşünelim. Ne yaman çelişki değil mi? Bir yandan kısa ömür hakkında endişelenmek diğer yandan onu seyrederek, pasif bir hayat yaşayarak geçirmek… Hem de her bir anın hesabını vereceğimizi bile bile…

Bunu zaman ile değil de nefes adedi ile ölçüldüğüne dair de bilgiler var. Hani hep deriz ya aldığımız nefesler sayılı. Bu durumda, ortalama dakikada 12–20 adet nefes aldığımızı varsaydığımızda, doğum anında bize verilen 613,593,792 nefesimiz var.

Ömür sermayemizinin artmadığını, sürekli azaldığını biliyoruz ancak toplam sermayemizin ne kadar olduğunu bilemiyoruz. Herhangi bir anda nefesimizi vermek ve tekrar alamamak da var. Yukarıdaki hesaplamalar, ortalama bir ömür üzerinden… Kimsenin bu konuda bir garantisi yok. Meselenin rakamsal boyutunu görmek insanı dehşete düşürüyor. O yüzden hesaplamaları dahil ettim. Eriyen buz misali, onun sınırlı olduğunu ve sürekli eridiğini fark etmek insanı biraz olsun kendine getiriyor.

İnsanın gece-gündüz uykularını kaçırması gereken, geriye kalan sermayesinin ne kadar olduğudur. Tüm yapmamız gereken; her an sermayemizin sıfırlanacağı bilincinde ve buna hazır olmak, iyilerle birlikte, iyilik mücadelesi yapıyorken son nefesi vermek…

Belirli bir sermayesi olan ve kar sağlamak için kurulan bir şirketin, belirli zamanlarda maliyet ve karlılık analizleri yaptığını, bilançolarını gözden geçirdiklerini, bunun için muhasebeci ve mali müşavirlerle çalıştıklarını biliriz. Ancak daha önemli olan ömür sermayesi konusunda bir muhasebe yapmaya pek vaktimiz olmaz.

“Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, “Rabbim! Beni geri gönder de, geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım” der. Hayır! Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Önlerinde, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minûn 99–100)

Ümidim odur ki artık Adana gibi sıcak bir şehirlerde karsambaç, eskimo, bici bici veya diğer buzlu ürünlerden tüketirken, ömür sermayemizin de eridiğini hatırlarız.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim