Olmak

Egodan sıyrılmak, yokluk ve hiçlikte kaybolmak...

--

Olmak; “Sahip olmak mı, olmak mı?” diye soran Erich Fromm’un maddiyatın karşısına koyduğu manevi tekamüldür. “Eğer insan yalnızca “sahip olduğu” şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilemeyecektir.” diyen Fromm, olmak için önce her şeyden vazgeçebilmek gerektiğini işaret eder.

‘Kapına geldim ve ben olmaktan vazgeçtim. Sen “kim o” de yeter ki: çünkü, kim olmamı istiyorsan o olmaya geldim.’ — Viktor Hugo

Olmak; “Hamdım, piştim, yandım.” diyen Hz. Mevlânâ’na olabilmektir.

Olmak; Yunus’un, Tabduk Emre Dergahına eğri odun sokmama terbiyesidir.

Olmak, asla “Oldum!” dememektir. Olduğunun farkına varmamaktır.

Olmak; egodan sıyrılmak, yokluk ve hiçlikte kaybolmaktır.

Olmak; Yunus Emre’nin “İlim, kendini bilmektir.” ifadesindeki sırdır.

Olmak; iyilik ettiğinin farkında olmadan iyilik yapmaktır. (Kemal Sayar)

Olmak, hayatın anlamını kavramaktır.

‘Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak, hiçbir yerde olmamaktır.’ — Montaigne

Olmak, mahalle baskısını sıfırlamaktır. İnsanların övgüsünün veya yergisinin onu hiç etkilememesidir.

Olmak; el karda, gönül yarda olmaktır.

Olmak, ibadetleri bir görev olarak görmemek, cennet beklentisi ve cehennem korkusunun ötesinde, sadece “O” istedi diye yapmaktır.

Olmak; dünyevi varlığın az ya da çok olmasının onda hiç bir şeyi değiştirmemesidir. Çünkü, olmuş insan için “Dünya, insanı Allah’tan alıkoyan şeydir” (Hz. Mevlana).

Olmak; “Sizin en hayırlılarınız, görüldükleri zaman Allah’ı hatırlatan kimselerdir.” hadis-i şerifine muhatap olmaktır.

Olmak; Ramazanoğlu Mahmud Sami Hazretlerinin, sıradaki insanları bekletmemek ve haklarına girmemek için her vapura bineceğinde jeton satan görevliye ücreti bozukluk olarak tam vermesidir.

Sözün özü;

Olmak; Yüce Rabbimizin, “Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!” (Fecr, 27–30) hitabına mazhar olmaktır. “İmanın huzuruna kavuşmuş insan” diye çevirdiğimiz “nefs-i mutmainne” bu bağlamda yukarıda başlıca özelliklerine değinilen modele göre bir dünya hayatı yaşayarak ruhunu kemale erdirmiş mümini ifade eder. Nefs-i mutmainne derecesine ulaşan insanın iç çatışmaları yatışmış, sıkıntı ve gerilimleri son bulmuştur; o Allah ile barışık, insanlarla barışık ve kendisiyle barışıktır; dolayısıyla huzur ve tatmin içerisindedir. (Kur’an Yolu Tefsiri, DİB)

Aykut GÜL

Tüm yazılarım için tıklayınız.

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim