Scott Graham / Unsplash

Okurun Kalbine Yazabilmek

Aykut Gül
2 min readApr 1, 2022

--

Medium yazılarımın bir kısmını, bir okurumu karşıma alarak — metaforik olarak — yazıyorum. Sohbet havasında geçen bu tarz yazılar, okurlarımdan daha fazla rağbet görüyor. Çünkü daha çok kalbe hitap ediyor, göz teması kurarak — yine metaforik olarak — yazıyorsunuz. Yazarken, karşınızdaki okurdan geri beslemeler alıyor ve ona göre yazıyı sürdürüyorsunuz. Basit, içten ve içimizden biri tarzında olması ise okunurluğu artırıyor.

Yazının altına yapılan yorumlardan ziyade daha çok telefonla dönüşler alıyorum. Hiç görüşmemiş olsak da yazıların ortak paydaşlığında, bir çoğu ile kırk yıllık ahbap gibi telefon görüşmeleri yapıyoruz. Frekansların uyumundan olsa gerek, neredeyse kendinizle sohbet ettiğinizi hissediyorsunuz zaman zaman.

Sadece kelimelerle olsa da gerçek hayattaki iletişim kazaları bu yazılarda fazla olmuyor. Vücut dili yazılara yansımıyor belki ama daha da etkili olanı — kalbin atışları hissediliyor sanki…Gönül dili ne kadar hissedilir olursa yazılar da o kadar derinliğe sahip oluyor. William Wordsworth’ün dediği gibi “Yazmak, kalbin nefes alıp verişini kağıda dökmektir.” Bunu hissettiğiniz ve hissettirdiğiniz ölçüde kendinizi başarılı sayabilirsiniz.

Ayrıca “Söz kulağa, yazı uzağa gider.” atasözü ne kadar da doğru. Yazılarıma giderek daha uzaklardan tepkiler almak şaşırtıcı ve heyecan verici.

Pandemideki kapanmalar ve ekonomik sıkıntılar, toplumun tüm kesimlerinde psikolojik bir çok soruna yol açtı. Özellikle de gençlerde bu oranın yüksek olduğunu gösteren veriler mevcut. Bunu hafifletebilmenin önemli bir aracı da yazmak. Bu konuda, “Derdinizi, iç dünyanızı bir kağıda dökmek sıkıntınızı hafifletir. İç dökecek bir muhatap bulamadıysanız, elinize bir kağıt ve kalem alıp yazın.” der James Pennebaker. Yazdıklarınızı ister paylaşın, isterseniz kendinize saklayın ancak önemli bir rahatlama hissedeceğiniz muhakkak...

Özellikle de öfkeli bir ruh halinden çıkmak istiyorsanız mutlaka yazmayı deneyin. Çünkü “Öfke, başka birinin hatasından dolayı kendimize verdiğimiz bir cezadır.” Belki öfke duyduğunuz kişi, sizi çoktan unutmuş ve yeni ufuklara yelken açmıştır. Siz ise bu kısır döngüye müdahale etmediğiniz sürece zarar hanesine yazarsınız. En iyisi, yazın, rahatlayın…

Mike Crittenden’ın “Eğer aşırı düşünüyorsanız ‘yazın’. Yeterince düşünmüyorsanız ‘okuyun’.” sözü iyi bir reçete sunuyor bizlere. Önce okumak ve beslenmek, sonra taşıp yazmak…

“Öncelikle ne düşündüğümü öğrenmek için yazıyorum ve yazana kadar da bilmiyorum.” diyen Kevin Kelly, yazmanın önemli bir sonucuna işaret etmiş. Zihninizin kıvrımlarını keşfetmek, fikirlerinizi berraklaştırmak için yazmak harika bir araç. İster küçük sohbet halkalarında, isterseniz büyük salon toplantılarında, zihninizde netleşmiş olan fikir ve düşüncelerin size önemli desteği oluyor.

Ramazan ayında, bu ayın ruhuna uygun, iç dünyamızı yansıtan yazılarla devam edebilmek temennisiyle…

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim