Neden Kültür ve Sanat Önceliğimiz Olamadı?

Kısa zamanda sonuç alınanı, gözle hemen fark edileni daha çok önceliyoruz. Kültür ve sanat ise uzun soluklu bir yatırım alanı.

Aykut Gül
4 min readAug 11, 2020

Bir kaç yıl önce, War Room (Savaş Odası) adında bir film izlemiştim. Amerikan Hristiyanlığını konu alan 2015 yapımı bir drama. Mutlu bir ailenin çöküşünü hazırlayan yolda, eşlerden birinin Tanrı inancını ve duanın gücünü keşfetmesiyle hayatlarının yeniden yoluna girmesini anlatıyordu film. Güçlü senaryosu ve çekim kalitesi ile vermek istedikleri mesajı çok başarılı bir şekilde vermişlerdi.

Sonra ilgimi çektiği için biraz araştırdım. Bu tür Hristiyanlık propagandası yapan ve insanları oldukça etkileyen çok sayıda film yapılmıştı.

İkincisi, yine bir kaç yıl önce izlediğim bir tiyatro oyunu. Sadece üç oyuncunun oynadığı ve bağımlılığı ele alan, biraz güldürüp biraz düşündüren ve bunu değerlerimizle ilişkilendiren bir oyundu. Daha çok gençlere hitap eden bu oyunun oyuncuları da çok profesyonel sayılmazdı.

Oyundan çok etkilendim tüm izleyiciler gibi. Belki bir ay bu konu üzerinde konuşulsa, eğitim verilse, yaklaşık olarak 90 dakikada sergilenen bu oyun kadar etkili olmazdı eminim.

Halbuki bu konularda ne kadar çok sıkıcı seminer ve konferanslar veriyoruz istatistikleri kabartmak için.

Bu ve benzeri örnekleri, stand-up, talk-show, popcast, vlog vb şekillerde çoğaltabiliriz. Dillerini bile tam Türkçe olarak kullanamadığımız bu araçları hep dışarıdan almışız ancak başarılı bir şekilde kendimize uyarlayamamışız.

Foto: Denise Jans / Unsplash

Kültür ve sanat dediğimiz bu etkinlikler o kadar güçlü ve önemli ki, toplumları bu şekilde iyi veya kötü yönde eğitebilmek mümkün. Bir stand-up sanatçısı ile yaptığımız bir sohbette, bir saatlik sahne performansının, sadece bir-iki dakikada vereceği bir mesaj için olduğunu söylemişti bana. Geri kalan gösterinin tamamı ise o mesaja hizmet ediyordu. Gençler, altyapısı hazırlanmış o mesajı derinden hissediyorlar eminim.

İyiyi, doğruyu ve Hakk’ı anlatabilmenin, içeriği aynı kalmakla birlikte araç ve yöntemleri hızla değişiyor. Buna ayak uydurmakta zorlanıyor ve sonunda “Neden Z kuşağı ile iletişim kuramıyoruz?”, “Neden gençlerimiz değerlerimizden uzaklaşıyor?”, “Nerede hata yapıyoruz?” sorularına geliyoruz.

Son yıllarda özellikle tarih alanında çok başarılı televizyon dizileri çekiliyor. Ancak bu kadar zengin bir tarih birikiminin yanında hala çok az. Toplumsal konuları işleyen film ve diziler yok denecek kadar az. Olanlar ise belli ideolojilerin ürünleri ve maalesef kötü etkilerini her alanda görüyoruz.

Artık aileler çocukları eğitme konusunda çok yetersizler. Okullar eğitim vermiyor, sadece bilgi yüklemesi yapıyor. Çocukların ve gençlerin eğitim işleri neredeyse tamamen ekranlara teslim edildi. Televizyon, sinema, sosyal medya başta olmak üzere internetin çeşitli ortamları toplumu zehirliyor. Derin internetten (deep web) hiç bahsetmiyorum bile.

Önceden ekran olarak tek etkili olan televizyondu ve günümüzle kıyaslandığında daha az zararlıydı. Ona rağmen sunulan içerik aileleri rahatsız ederdi ve bir çok evde televizyon bulundurulmazdı. Bugün ekranları kapatma şansımız yok. Her türlü yayın artık hepimizin avuçları arasında. Yapılması gereken onlarla yaşamayı öğrenmek, kontrol altında tutmak ve faydalı içerik üretmek.

İçerik üretimini de genellikle devletten bekliyoruz biz toplum olarak. Ancak artık bireylerin kendi içeriğini ürettiği ve yayınladığı bir çağdayız.

Ne teknoloji, ne de içerik üretmeyip sadece tüketici olduğumuzda tükeniriz. Maddi ve manevi olarak kaybederiz. Sosyal medyadaki her etkinliğimiz bizim için bir tüketim, bu mecraların sahipleri açısından ise onlar için yaptığımız bedava içerik üretimi. Bize bedava sunulduğunu düşündüğümüz bu hizmetleri aslında sınırlı olan dikkatimizle ödüyoruz.

Yazının başında bahsettiğim iki örneğe dönmek istiyorum tekrar. Dünyada kültür ve sanat alanında yapılanlar ortada. Kimi ticari kaygılarla, kimi inançlarını yayma adına yapıyor. Bu alanda, ülkemizde, içerik malzemesi ve maddi kaynak sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Sadece yetişmiş insan kaynağımız yok denecek kadar az. Değerlerimizi yansıtabilecek sanatçıları yetiştirebilmek de maalesef bir kaç yılda olmuyor. Uzun bir eğitim süreci gerektiriyor.

Bu konuda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da, “İki konuda nispeten hedeflerimizin gerisinde kaldık. Bunlardan biri insan yetiştirme olan eğitim ve diğeri ise insanı zenginleştirme olan kültür sanattır” diyerek bu konudaki yetersizliği ifade etmiştir.

Buradan hareketle bu konudaki sorumluluk sadece siyasete bırakılmamalıdır. Sivil toplum kuruluşları maalesef bu süreçte yetersiz kalmışlardır. Devlet altyapıyı hazırlar, gerekli düzenlemeleri yapar. Bununla ilgili imkanların oldukça iyi olduğunu sanıyorum. Ancak kültür ve sanat alanını, çok az sayıda STK’nın gündemine girebilmiştir.

Sanırım kısa zamanda sonuç alınanı, gözle hemen fark edileni daha çok önceliyoruz. Kültür ve sanat ise uzun soluklu bir yatırım alanı.

Bu açıdan; bireyler, sivil toplum ve devletin ilgili kurumları, bu konuya acilen eğilmeli, gençler bilinçlendirilmeli ve içerik üretimine hazırlanmalı, kültür ve sanatla ilgilenen STK sayısı artırılmalı ve teşvik edilmelidir.

Aykut GÜL

Tüm yazılarım için tıklayınız

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim