Ryo Yoshitake / Unsplash

Modernitenin Özgürleştirdiği (!) İnsan

Modernite, sizi, giderek daha fazla esareti altına alırken, bunu daha çok özgür hissettirerek yapar.

Aykut Gül
3 min readSep 17, 2022

--

Modernizm, postmodernizm ve modernite

Modernizm; eskiyi, yetinmeyi ve gelenekleri reddederek, yeniye, hıza, bireyselleşmeye, akılcılığa ve yeni bir toplum düzenine geçişi ifade eder. Barış ve özgürlük vurguları sıklıkla yapılır bu anlayışta. Modernizmin temeli Fransız devrimine dayanır.

Modernite ise temelleri Yunan felsefesine dayanan “Aydınlanma” düşüncesi ile ortaya çıkmış ve modernizmden çok daha eskidir. Modernizm, modernite kültürü olarak da adlandırılır.

Postmodernizm ise onun devamı niteliğinde olup modernizmin zıddı değildir. Postmodern toplumda, modern topluma göre, küreselleşme, dijitalleşme ve daha çok tüketim öne çıkar. Bu yazıda her ikisi birlikte değerlendirilerek, iddia edildiği gibi bireyi özgürleştirip özgürleştiremediği konusu irdelenmiştir.

Sekülerleşme ve sanayileşme, modernizmin iki temel taşıdır.

Modernizm ile insanlar daha çok mu özgürleşti?

Modernite; kentin, kentliliğin öne çıkartıldığı; tarımın, çiftçiliğin ve köylülüğün ise değersizleştirildiği bir düşünce akımıdır. Ticarileşme için doğalı terk edip yapay olanı dayatmadır. Topraksızlaştırma, yersizleştirme ve dahası mülkiyetsizleştirme çabasıdır. Bugün, depresyonun ve psikolojik sorunların artmasının önemli bir nedenidir.

Modernitede, başarı sıralamasında birisi kendinden üstte olduğu sürece daha fazla hırsa kapılma, birinciliği elde edebilse bile onu koruyabilme çabası, sonuçta her an tedirgin, huzursuz ve hırsının esiri olan insanlar söz konusudur.

Modernite, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiştir.

Modernist insan, tükettikçe tükenir. Tükettikçe özgürleştiğini zanneder ancak giderek maddenin esiri olur. Daha fazla malın neden olduğu daha fazla koruma ve korunma ihtiyacı (sigorta, güvenlik vb), daha az sadelik, daha fazla kalp ve zihin meşguliyeti, daha fazla rekabet ve daha az insani değerler vardır.

Modernist anlayış, insanın neyi istemesi gerektiğine müdahale eder. Reklamlar, kişinin ihtiyaç sıralamasını değiştirmek için gece-gündüz, ekranlar vasıtasıyla algı bombardımanına tabi tutar. Kişi, kendi özgür iradesiyle karar vererek aldığını sandığı ürünün gerçekte kendisine dayatıldığını fark edemez. Bu sistemde insan sadece tüketici ve potansiyel müşteri olarak görülür. İnsanın köle-robotlar halinde çalıştığı sanayi tesislerinde daima fazla üretim körüklenir ve buna bağlı olarak aşırı tüketim için her araç kullanılır.

Modernizm, insanı başarı odaklı hale getirirken, gerçekte sürekli bir hayatta kalma mücadelesine sürükler. İnsan, öleceğini bilmesine rağmen, ölümsüzmüş gibi davranır. Ölüm gerçeği ile yüzleşemez. Mezarlık manzaralı konutların fiyatları önemli ölçüde düşüktür.

Modernist insanın daha fazla güç elde etmek arzusu onu siyasete atılmaya güdüler. Demokrasi savunuculuğu altında kitlelerin aşırı ve gereksiz arzularını gerçekleştirme zorunluluğu ve seçmene esir olma durumu kendini gösterir.

Modernist insan, kendini yönetenleri seçebildiğini ve bunda tamamen özgür olduğunu zanneder. Oysaki hakikat ötesi bir dünya oluşturulmuştur. İnsanlar, algılarla zihni esaret yaşamaktadır.

Modernist insan için zaman yönetimi her şeydir. Ancak asla zamanı etkin kullanamaz, sadece bir şeyleri kaçırıyor olma endişesinden dolayı giderek hızlanır. Hızlandıkça da sürekli uzatmak istediği ömür, göreceli olarak kısalır.

Modernist insan, hayatı yaşayamaz, sadece ekranlardan izler. Dev sinema ekranlarından tabletlere ve akıllı kol saatlerine kadar…

Modernitenin daha fazla önem veriyor göründüğü insan hakları, günümüzde en çok çiğnenen alandır gerçekte.

Modernitede; daha çok çalışma, daha çok kazanma, daha az kendine zaman ayırabilme, daha fazla başkalarına bağımlılık ve sonuçta daha az özgürlük vardır.

Modernizmin asıl amacının “kontrol” olduğu da söylenir. Gündemde olan senaryolara baktığımızda bunun doğru olduğu ve bu nedenle aslında özgürlüğü ortadan kaldırmayı amaçladığı anlaşılabilir. Nitekim kamusal alan genişlerken özel alan giderek daralmaktadır.

Modernizmle, daha çok dijitalleşme, daha az mahremiyet ve sonunda daha az özgürlük elde eder insan. Daha çok “bildirim” almak, daha çok esir olmak demektir.

Başkaları tarafından daha çok fark edilme, beğenilme, benlik ihtiyacı; çoğunluğun esaretinin başta gelen nedenidir.

Ailenin küçülmesi, gelenekselden çekirdek aileye geçiş bu anlayışın bir sonucudur. Bugün ise çekirdek aile de parçalanmakta, tek kişinin yaşadığı haneler artmakta ve yalnızlık, postmodernitenin bir simgesi haline gelmektedir.

Çevreyi, tarihte hiç olmadığı kadar tahrip eden de bu düşünce, çevreci kesilip yasaklar koyan da yine bu düşünce… En fazla tüketen olmalarına rağmen en fazla hayvan hakları ve çevre savunuculuğu yapanların aynı kişiler olması trajikomik bir durum.

Sonuç olarak;

Modernite, sizi, giderek daha fazla esareti altına alırken, bunu daha çok özgür hissettirerek yapar.

Modernite, insanın fabrika ayarlarına müdahale çabası, insanlık tarihinin en büyük krizi ve sonunu hazırlayabilecek en büyük felaketidir.

Modernist insanın, zaman zaman her şeyi terk edip köyüne veya bir sahil kasabasına yerleşme ihtiyacı nasıl izah edilebilir?

Bununla birlikte en büyük sorun, modernizm bir yana, inanç ve şuur noktasında zaaf yaşayanlardadır. “Modernizm; küfürle iman arasında çizgi çekmeyi bilen hiçbir Müslümanı yozlaştırmaz. Yozlaşanlar zaten daha önce de bu çizgiyi önemsememiş olanlardır” diyen İsmet Özel haksız mı?

Aykut GÜL

Youtube | Medium | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Tüm Yazılarım | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim