Kötülük ve Kötüler

“Kötü insan, başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır.” — Sadi Şirazi

Aykut Gül
3 min readDec 31, 2021

Çağımızda kötülük ve kötüler artıyor mu, yoksa geçmişte de bu kadar kötülük var mıydı? Elbette ki vardı… Özellikle de Peygamberimize (sav) risalet görevi verildiği dönem insanlığın en karanlık, kötülüklerin en fazla hakim olduğu dönemdi.

Bugün farklı olan, bilgi ve iletişim kaynaklarının güçlü olmasından dolayı her an herkesin ne olup bittiğinden haberdar olmasıdır. Eski çağlarda Çin’de yaşanan bir katliam Avrupa’da duyulmazdı. Avrupa’daki bir iç savaş veya salgın hastalıktan Afrikalıların haberleri olmazdı.

Bugün ABD’de yaşanan bir silahlı saldırı veya polis kovalamacası, canlı yayında anlık olarak bize aktarılıyor. Çin’de koronavirüs vakaları patlak verdiği anda bizde kaygı ve panik hali başlıyor.

Ekranlarda her an değişen ekonomik göstergeler, kalp grafiğimizi de de çiziyor. Ayrıca medyada daha çok kötü haberle yer aldığından ve buna sosyal medyanın da son on yıldır büyük katkı yapmasından dolayı kötünün ve kötülüğün çok fazla reklamı yapılıyor.

Hakikat ötesi — post-truth — çağında iyi ve kötü birbirine girmiş durumda. İyiler, kötülüklerinden (!) dolayı sosyal medyada linçe maruz kalırken, kötüler ise dünyanın en yardımsever (!) insanları gibi taltif ediliyorlar. Fitne ve nifakın zirve yaptığı, herkesin birbirine şüpheyle baktığı bir zaman dilimindeyiz. Agah Aydın’ın, “Gerçeği, içimizdeki iyi veya kötünün durumuna göre bozarız.” sözü tam da buna işaret eder.

Tüketim toplumu, rekabetin nimetlerini, toplum refahına katkısını sürekli olarak vurgularken, David Sarnoff rekabetin tam tersi ve yıkıcı etkisine vurgu yapar: “Rekabet, bir ürünün en iyi, bir insanın ise en kötü özelliğini ortaya çıkarır.”

Aslında iyi ve kötünün birbirine karıştığı bu dönemde, kötü insanı bilmenin en etkili yolunu Sadi Şirazi açıklar:

“Kötü insan, başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır.”

Bunu yaparken de son derece üzgün olduğu görüntüsünü vermeye çalışır kötü insan. Çoğunlukla da başarılıdır bu konuda. Çünkü yıllardır bu rolü oynamaktadır ve tecrübelidir. Ancak asıl acı olan, Napolyon’un dediği gibi, “Dünya, en çok kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden acı çeker.”

Seçimlerimizdir bizi iyi ya da kötü yapan. Gücün zirvesindeyken yaptığımız seçimler çok daha önemli. Nazan Bekiroğlu’nun dediği gibi, “İnsanı insan yapan, kötü olmaya gücü olduğu halde iyi olmayı seçebilmesidir.”

Aslında iyi ve kötü insan ayırımında Sadi Şîrâzi’nin koyduğu ölçüye benzer başka ölçüler de var elimizde… Güncel olanlardan bir kaç örnek verelim daha iyi anlaşılması için:

  • Ülke ekonomisi kötüleştiğinde timsah gözyaşları içinde sessiz kahkahalar atılması.
  • Dolar kuru yükselirken “Ne olacak bu memleketin hali?” diye ekranlarda bağıranların, kur düşerken boğazlarının düğümlenmesi.
  • İki pitbull köpeği tarafından parçalanan masum kız çocuğu için bir tek kelam etmeyenlerin, sokak köpeklerinin saçtığı tehlikeye karşı tedbir alınması gerektiğini haykıranlara en ağır hakaretleri yapması.
  • Açıklanan Covid-19 vakalarının artışı karşısında, ülke tekrar kapansın, ekonomi zora girsin diye içten içe sevinilmesi.
  • İstanbul Havalimanı başta olmak üzere köprülere, otoyollara ve diğer büyük projelere karşı olanların, bu hizmetleri kullanırken bile beddua etmesi.

Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Yorumlarınızda belirtirseniz yazıya katkı sağlamış olursunuz.

Miladi yeni yılın; iyilerin kazandığı, iyiliklerin öne çıktığı, iyilerle birlikte olduğumuz, iyilik ettiğimizde sevindiğimiz, kötülük ettiğimizde pişman olup istiğfar ettiğimiz günlerle dolu olması dileklerimle…

“Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzâl, 7–8)

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim