“Koruma”yı Korumak

İmkanları son derece sınırlı olan bir ilçemizde, bir STK’nın kıt kaynakları ile yaptığı örnek çalışmalar

Aykut Gül
3 min readOct 8, 2020

Günümüz sosyoekonomik meselelerinin çözümünde sivil toplum kuruluşlarının (STK) ne kadar etkin ve yetkin olabildikleri önemli bir yer tutar. Devletin birinci derecede sorumlu olduğu, düzenleme yapmasının gerekli olduğu yerler var mutlaka. Ancak bir çok sosyal meselenin çözümünde sivil toplum üzerine düşeni yapmalıdır. Osmanlı İmparatorluğu, altı asır ayakta kalabilmesini, vakıf medeniyeti olmasına borçludur.

Bu yazımda sizlere, Osmaniye’nin Bahçe İlçesindeki bir STK’nın, çok kıt imkanları ile yaptıkları ve çok da alışık olmadığımız faaliyetlerinden bir kaçına, diğer STK’lara örnek olması bakımından yer vereceğim.

Yıllardır takip ettiğim bu STK’nın kurucusu ve başkanı abimizle bir günlük program yaptık. Yaklaşık 12 saat süren program dolu dolu geçti. Bu ziyarete ilişkin notlarım ve çıkarımlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu STK’nın gençlere ve dezavantajlı gruplara yönelik olarak yaptığı eğitim ve yardım faaliyetlerinin yanı sıra çok da alışık olmadığımız, belki de ülkemizde tek olması muhtemel örnek çalışmaları var.

Bu ilçemizin bir çok köyünde çok fazla sayıda yoksul insanımız var. Bazı ücra köylerde, köy merkezinden bir oldukça uzakta, çok kötü barınma şartlarında yaşayan aileler var. Bu STK’mızın bu ailelere gıda yardımının yanı sıra zaman zaman oturulamaz durumdaki evlerini de tadilattan geçirdiğini duymuştum.

Bu tür bir aileyi ziyaret etmek istediğimizde, o STK’nın başkanı olan abimizle birlikte, ilk olarak, araçla, güçlükle ulaşabildiğimiz bir eve vardık. Evde kısmi bir tadilat beklerken mevcut evin hemen yanına tamamen yeni bir evin inşasına başladıklarını ve kış girmeden bitirmeye söz verdiklerini gördüm. Ailenin mevcut evi neredeyse yıkılmak üzere olan, banyosu dahi olmayan bir evdi. Ailenin lisede okuyan iki çocuğu ile sohbet ettik. Pırıl pırıl gençlerdi. Asıl kurtarılan bu gençlerdi. Bu uzatılan el, onlarda yeni bir ümit yeşertmişti. Bu STK’mız, bu gençlerden birinin ilçe merkezindeki eğitim giderlerini de üstlenmişti.

Ellerinin altındaki bir kaç usta ile sürekli olarak onarım ve tadilat gerektiren evlere el atmaktalar. Giyinme ve gıda ihtiyacının dışında insanlarımızın özellikle kışa girerken iyi bir barınağa olan ihtiyaçları bu STK’mız tarafından iyi tespit edilmiş.

Bu STK’nın faaliyetleri ile ilgili olarak bir başka tespitim de şu şekilde: Yardımı, rencide etmeden, hissettirmeden yapmaları. Doğrudan nakdi yardımı kabul etmeyecek veya bu şekilde rencide olabilecek gençlere, bazı işlerde çalışma karşılığı ödeme yaptıklarına bizzat şahit oldum.

Bu anlamda, Osmanlı ruhunun yaşatıldığını, o terbiyenin devam ettiğini gördüm. Her faaliyetini fotoğraflayarak sürekli sosyal medyada paylaşan, yardım gören insanların rencide olmasını önemsemeyen bir çok STK’mızın alacağı önemli mesajlar var burada.

On dört yaşında, on dört ayrı sabıka dosyası olan bir çocuk düşünün. Mafya özentisi olan, özgüveni yüksek bir çocuk. Annesi her gün ağlar; emniyet, savcılık sıkıntıda...

Bu abimiz ona dokunuyor, onu kazanmak ve kontrol altında tutmak için ondan kendine korumalık yapmasını istiyor. Heyecanla kabul ediyor çocuk.

Maaşa bağlıyor. Camide bile hemen arkasında… Bir kaç metre mesafede, koruma görevinde… İyilerle hem-hal olunca, büyük bir değişim gösteriyor.

Şimdi herkes memnun. Emniyet, savcılık, ailesi… Oğlunun maaşı annesinin hesabına yatıyor ve annesi her gün dua ediyor. Çocukta hala yüksek özgüven var ancak bunu artık doğru olan alanlarda kullanıyor.

Mesele “koruma”yı korumakta. Hem kendisini, hem ailesini ve hem de toplumu korumak.

Suçla mücadelenin nasıl olması gerektiğine, birey ve STK’lar olarak neler yapabileceğimiz konusuna örnek bir olay. Herkesin karakterine göre yaklaşmak, suyuna gitmek, her olayda farklı bir yöntem izlemek. Koruyucu hekimlik gibi suçu da kaynağında yok etmek…

Bu çalışmaların başındaki abimizin oğlu ile yıllar önce sohbet etmiştik. Babasının STK çalışmaları konusunda hiperaktif olduğundan bahisle, her sabah yeni bir proje fikriyle uyandığını ve kendilerini, o projeyi gerçekleştirmek için sürekli sahaya sürdüğünü, çok yorulduklarını… ve bunları anlatırken aslında bundan büyük keyif aldıklarını da görerek dinlemiştim.

Bu ziyaretten edindiğim tecrübeler ışığında STK gönüllüsünün mutlaka sahip olması gereken bazı özellikleri sıralamak istiyorum:

  • Dert etmek
  • Uykusuz geceler geçirmek
  • Bir hayali olmak
  • Görülemeyenleri görebilmek
  • Görmemenin, fark etmemenin sorumluluktan kurtarmayabileceğini anlamak
  • Mazlumun, garibin, yoksulun, çaresizin; yaşına, cinsiyetine, etnik kökenine bakmaksızın derdiyle dertlenmek
  • İhlas ile yapılınca imkanların da yağacağını bilmek
  • Kim diyerek sağa-sola bakmak yerine ben diyerek öne atılmak
  • Sayılara, niceliğe takılmamak; azın ihlasla bereketleneceğini bilmek

İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı. — İbni Sina

Aykut GÜL

Tüm yazılarım için tıklayınız

İlgili diğer yazılarım:

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim