Kendini Vakfedebilmek

Vakıf insanı, sahip olduğu tüm kaynakları, yaşadığı toplumun ihtiyaçları için vakfedebilendir…

Aykut Gül
2 min readMar 16, 2021

Yine bir STK…

Yine küçük bir ilçe…

İçinde bulunduğu ilin renginin koronadan dolayı kıpkırmızı olduğu, imkanları son derece kısıtlı bir ilçe.

İlçede her şeye yetişmeye çalışan, eğitimi öncülleyen bir STK…

Bir milyonun üzerinde maske dağıtıyor… Hem de en kalitelisinden… Kendi ilçesi dışında komşu ilçede de… Nüfusa oranladığınızda kişi başına yaklaşık olarak bir kutu maske dağıtılıyor…

Son bir haftada o il genelinde vaka sayısı %19.9 artarken, bu STK’nın dağıtım yaptığı iki ilçede ise %29.5 ve %66.7 oranında düşüş yaşanıyor.

Dağıtım kamu yöneticileri ile birlikte yapılıyor. Bununla hem daha etkili bir dağıtım hem de kamunun itibarının yüksek tutulması hedefleniyor.

Vakıf medeniyeti olarak bilinen Osmanlı’da 27 binin üzerinde vakıf vardı. …. Hepsi toplumda bir boşluğu dolduruyordu. Devlet gelsin yapsın diye beklenmiyordu…

Osmanlı insanının günlük hayatında hemen her gün karşılaştığı ve yararlandığı cami, medrese, hastane, han, hamam, köprü, çeşme, su tesisi, imarethâne gibi kamusal nitelikli kurumların neredeyse tamamı, padişahlar ve diğer yönetici zümreler ile bunların yakınlarınca hayrat olarak yaptırılmış, bunların hizmetlerinde sürekliliği sağlamak üzere gelirlerini temin eden kervansaray, bedesten, dükkan, bağ, bahçe gibi diğer mal ve mülkler de akar olarak vakfedilmiştir (Tarihte Vakıflar, VGM).

Fakir kızlara çeyiz vakfından parasını düşüren çocuklar vakfına kadar binlerce vakıf, asırlar boyu Osmanlı’nın ayakta kalmasına önemli bir katkı sağlamıştır.

Bugün ise dernek ve vakıflarımız çoğunlukla birbirinin kopyası…

Halbuki toplumun çok farklı ihtiyaçları var. STK’lar bu farklı ihtiyaçlara göre ihtisaslaşmalı.

Elbette mevcut STK’larımızın önemli bir kısmı son derece fedakarca faaliyette bulunuyor. Ancak marjinal fayda -maddi anlamda değil- gözetilerek kaynak planlaması yapılmalı…

Küçük yerleşim yerlerinde ise var olan bir kaç STK için ise durum farklı olabiliyor. Bunların hayır ve hizmette uzmanlaşma imkanları olmaz. Çünkü en güçlü STK, toplumun tüm beklentilerine cevap vermek durumunda kalır.

Yazının başında bahsettiğim STK’nın başkanına, “Neden maske? Bu sizin işiniz mi?” diye kışkırtıcı bir soru soruyorum. Cevap mükemmel: “STK, bulunduğu toplumun ihtiyaçları ve öncelikleri ne ise oraya odaklanmalı, esnek ve dinamik olmalı.”

Son söz; STK’ların başarı örnekleri çoğaltılmalı, bunlar topluma iyi anlatılmalı; böylelikle hem STK gönüllülerinde hem de toplum genelinde “sivil toplum” bilinci oluşturulmalı.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim