Jens Lelie / Unsplash

Kararlar ve Pişmanlıklar

Hayatta verdiğimiz kararlardan belki de en önemlisi, hayat maratonunda kiminle veya kimlerle yürümeyi tercih ettiğimizdir

Aykut Gül
3 min readMar 31, 2022

--

Biz kararlarımızdan ibaretiz. Aldığımız her türlü kararın sorumluluğunu üstleniriz. Özgür irade, Rabbimizin bize bahşettiği önemli bir hareket alanı. Bununla imtihan olunur ve bununla sorumlu tutuluruz. Bu özellikle başka hiç bir yaratılmışta bulunmaz. İşte bu nedenle insan, yaratılmışların en şereflisi ya da aşağıların en aşağısı olmak arasında gider gelir.

Özgür irade aslında cüzi iradedir. Kendi kişisel kontrol alanımızdır. Aldığımız kararlardır. İyi ya da kötü arasında yapılacak tercih bize bırakılmıştır. İnsan, ömrünü tamamladıktan sonra kendisine yeniden hayat verildiğinde tüm bu kararlarından, en ince detayına kadar sorgulanacaktır. Bu dünyevi bir mahkemeden çok farklıdır. Yalancı şahitlerin olmadığı, tüm hayatımızın “full hd” kalitede izleneceği, tüm organlarımızın lehimize veya aleyhimize şahitlik yapacağı en büyük mahkeme.

“Ölünce her şeyi öğrenecek ve artık soru sormayacaksın.” diyen Tolstoy’un bu sözü hepimiz için müthiş bir uyarıdır. Hani izlediğiniz bir filmin sonunda öyle bir sahne gelir ki, filmdeki tüm soru işaretleri ortadan kalkar, tüm gerçekler tüm çıplaklığı ile ortaya çıkar, sanki bir anda aydınlanma olur, işte öyle bir şey. Uykudan, uykudaki bir rüyadan kalkmak gibi… Herkesin her şeyi son derece net gördüğü, kabullenmekten başka elinden bir şeyin gelmediği an o an.

Tüm sorgulamalar, verdiğimiz kararlarımız hakkında. Tüm hayatımızın, iyi tercihlerle kötü olanlar arasında verdiğimiz kararlardan ibaret olduğunu orada tam olarak fark edeceğiz. Pişmanlıklar, diz boyuna kadar sıkıntıdan terlemeler…

İnsan çoğu zaman haddini aşan işlere kalkışır. Kendi kontrol alanına odaklanmak yerine beyhude bir şekilde külli iradeyi değiştirme çabasına girer. Oysa ki “Tarihi Allah yazar; biz sadece nerede duracağımıza karar veririz.” (Aliya İzzetbegoviç)

Haddini aşmak ise kibrin bir sonucu. İblisi, tüm mahlukatın en yücesi konumundan, lanetlenmiş ve kovulmuş bir aşağılık pozisyona getiren sebebin onun kibri olduğunu çoğu zaman unuttuk. “Ben!” dedik hep. Gücün kendimizde olduğunu sandık. Hep haddimizi aştık…

Oysa ki bizden istenen son derece açık ve netti. O’na (cc) inanmak ve iyi bir kul olmaya gayret etmek. İyi kul olmak ise tamamen vereceğimiz kararlarının bir sonucu olacaktır.

Vereceğimiz kararlarda Hikem-i Atâiyye’nin tavsiyesini göz önünde bulundurmakta her zaman fayda var: “İki husus arasında tercih yapmakta tereddüt edersen, nefse daha ağır gelen hangisiyse onu tercih et. Çünkü doğru olandan başkası nefse ağır gelmez.”

Hayatta çok hata yapan, yerinde sayan ve sürekli şikayet eden insanlar, karar alma sorumluluğundan kaçan insanlardır. Bunlar, ya karar alamaz ve sürekli ertelerler veya kendilerinin almaları gereken kararları başkalarının almasını isterler. Stefan Zweig’in dediği gibi “İnsanlar sadece bir şeyden yorgun düşerler: Kararsızlıktan…” Oysa ki “Hayat, karar vermek zorunda kalmaktır.” (Anchee Min)

Bazı insanlar ise karar yorgunudurular. Bugünün modernist insanın önününde çok fazla seçeneğin bulunması onları bu yorgunluğa itmektedir. Bunun sonucu olarak, sadeliği terk eden, her gün gereksiz detaylar konusunda sürekli karar almak durumunda kalan bireylerin, asıl önemli olan hayati kararlarda bitap düşerek “Ne olacaksa olsun!” bıkkınlığı ile sağlıksız karar vermeleri ve sonunda bundan büyük pişmanlık duymaları söz konusudur. Her sabah gardrobunun önünde kıyafet seçimine yarım saatini harcayan, sınırlı olan ilgi ve dikkatinin bir bölümünü bu şekilde israf ederek güne “1–0” yenik başlayan insanların sayısı az değil…

Bazen “Öyle bir an gelir ki tüm kararlar kötüdür, sorun, sonradan en az pişman olacağın kararı bulup seçmektir.” der Amin Maalouf. Yani en kötü seçenekler arasındayken bile tercih yapma mecburiyetiniz var.

Hayatta verdiğimiz kararlardan belki de en önemlisi, hayat maratonunda kiminle veya kimlerle yürümeyi tercih ettiğimizdir. Çünkü insan birlikte yürüdüğü kişinin ahlakı ile ahlaklanır. Bir süre sonra onun gibi düşünür, onun gibi inanır. O nedenle bu kararı, özenerek, danışarak, istihare ederek, elindeki turnusolü kullanarak vermelidir. Hayatta belki de en büyük pişmanlıklarımız arkadaşlarımızın seçimi konusundaki yanlış kararlarımızdır.

Rabbimiz; doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü ayırt edebilecek feraseti ve basireti, doğru insanlarla dostluklar kurup onlarla istişare edebilmeyi ve O’nun (cc) rızasına uygun kararlar alabilmeyi nasip etsin.

“Onlar işlerini aralarında müşavere ile yürütürler.” (Şura, 38)

Aykut GÜL

aykutgul.medium.com

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim