İç Sesimizi Dinlemek

Aykut Gül
3 min readJan 9, 2024

Sanal alemden bir süreliğine uzaklaşma başarısını gösteren bir öğrencimden şu şikayeti aldım: “Hocam, tamam da… Gereksiz tüm sesleri ve görüntüleri kapattıktan sonra, kapatamadığımız daha gürültülü bir şey daha var: O da iç sesimiz… Zihnimizde ışık hızıyla dolaşan düşünceler… Sürekli konuşan diğer ben… Sanal dünyada zihinsel konuşmaları pek duymuyorum. Ama sürekli kendimle baş başa kaldığımda onu susturamıyorum. Benden hızlı düşünüyor ve sürekli konuşuyor. Çoğu da negatif konuşmalar maalesef… Öyle olunca da pes edip yeniden dijital eğlencelere dönüyorum. Hem eğleniyorum, havam yerine geliyor hem de toksik düşüncelerimin sürekli zihnimde tekrar etmesinden kurtuluyorum…”

Haklı mı? Kısmen evet… Peki çözüm ne?

Çözüm pek de kolay değil gibi…

Hani günlerce kapalı bir ortamda kalırsınız da güneşli bir ortama çıktığınızda gözlerinizi açamazsınız… veya yüksek bir dağın başında teneffüs ettiğiniz havanın ciğerlerinizi yakması gibi…

Son yazımda yine duramamış ve kavramlar üzerinden dijitalleşmeyi yazarken, işi, dijitalleşmeyle neleri kaybetmekte olduğumuza kadar vardırmıştım.

İtiraf etmek gerekirse, zaman zaman bizzat kendimde de dijital öz disiplin yetersizliği görüyorum. Üniversiteli arkadaşlara, bir şeyleri başarmak istiyorlarsa, her türlü dijital cihazın ekranını kapatabilme gücünü ellerinde tutmalarını sıklıkla tavsiye ederim…

Bu tabii ki sanıldığı kadar kolay değil. Kısa bir süre sonra yine kendinizi, ekranlarda anlamsızca gezinirken buluyorsunuz.

Tatlı düşkünü birinin, tüm kararlılığıyla sıfır şekere başladıktan kısa bir süre sonra azar azar, şeker tüketimini azdırması gibi…

Don Johnson’ın Medium’daki, Kendi Kendinizle Konuşurken Kim Dinliyor?” başlıklı yazısının da verdiği ilhamla, öğrencimin bahsettikleri tevafuk edince bu konuya değinmek istedim…

Kirlenmiş zihinler

Aslında sorun zihinlerimizin fazla kirlenmiş olmasında…

Sürekli ve gereksiz bilgi ve haber bombardımanına maruz kalmak, düşünmeyi unutmak, sessizliğe tahammül edememek… Fast-food tüketir gibi öğrenmeyi yüzelsel ve sığ hale getirmek…

Fiziksel kitaba yıllardır dokunmamış olmak, bir kaç paragraf yazıyı fiziksel bir kağıda yazmamak, ancak klavye kullanarak çok daha hızlı yazabiliyor olmak… Hız limitini aşmaktan iç dünyamızı ihmal ettik. Hani yerli reisinin, “Hızlı gittik, ruhlarımız geride kaldı” demesi gibi…

Foto: Ben White / Unsplash

Uyumadan önce zihnimizde konuşmaya başlayan iç sesimizi yine akıllı telefonlarla susturduk her defasında…

Onu dinlemeyi reddettikçe, o daha da güçlenerek, daha bir ısrarcı şekilde ve daha yüksek sesle geldi üzerimize…

Mahatma Gandi, “İsteyen herkes iç sesi duyabilir. Herkesin içindedir” der. Demek ki sanal olmayan o dönemlerde iç sesi duyabilmek önemli ve değerliymiş… Şimdi ise susturabilmek…

Peki ne yapalım?

Evet… Çözüm; yavaşlamak, bazen durup Allah için etrafımızda olan biteni fark etmek, doğayı temaşa etmek… Alışıncaya kadar ilk başlarda çok zor gelecektir. Ancak yeniden kalbimizle görmeye başladığımızda, diğerlerinden farklılaşacağız.

“Doğa…” der Charles Baudelaireder, “kişisel çıkarlarınızın iç sesinden başka bir şey değildir.”

Beşeri duygularımızı yeniden keşfedeceğiz… Konuşan zihnimizle barışıp bazen onunla dalgamızı geçeceğiz… Onu susturmaya alışmak yerine bunu yapabildiğimizde artık o konuşmalar olmayacak… Daha pozitif şeyler söylenecek size…

Başlarken yazının böyle gelişeceğini hiç düşünmemiştim. Çok iyi oldu aslında… Çünkü yazarken insan, zihninde ayrıştıramadığı fikirleri kağıda dökebiliyor gerçekten…

Bu vesile ile Elie Wiesel’i hatırlamanın tam da yeri ve zamanı: “Anlaşılmak için olduğu kadar, anlamak için de yazıyorum.”

Aykut GÜL

Not: Bu yazıdakiler tamamen kişisel deneyimlerim ve düşüncelerim olup buradan herhangi bir tıbbi tavsiye amaçlanmamıştır.

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim