Vignesh Moorthy / Unsplash

İyi, Kötü ve Yalnız

“Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu daima açıktır” — Şems-i Tebrizi

Aykut Gül
3 min readJul 20, 2022

--

“Kötü bir insan mutlu olamaz çünkü yalnız kaldığında kötü adamla yalnız kalır” der Immanuel Kant. O yüzden midir ki günümüz insanı yalnızlıktan daha çok korkmakta? Öyle bir paradoks ki “yalnız yaşayanlar”ın oranı giderek artarken, “yalnız kalabilmek” giderek zorlaşıyor.

Tek başına yaşayan bir insan düşünün. Görünüşte yalnızdır ancak yalnız kalmaya, kendisi ile olmaya cesareti yoktur. İnsan yalnız olur ama nasıl kendisi ile kalamaz? Çünkü iç seslerini susturacak araçları kullanır sürekli olarak. Ekranlar bunun başında gelir. Bazı evlerde televizyon hiç kapanmaz, sürekli olarak sesi yankılanır evin dört bir köşesinde… Yalnız yaşayan bir çok gencin tercihi ise sürekli müzik dinlemektir.

Bu sesler, sizin kendi kulağınıza tıkadığınız aparatlardır.

Peki bugünün modernist insanı neden yalnızlıktan korktuğu halde yalnızlığı tercih eder? Çünkü bu özgürlüktür onun için. Egoizmin getirdiği kimseye katlanamama, kendi hazlarının peşinde koşma, sorumluluklardan kaçma durumu.

Çok az insan vardır iç sesini susturmadan kendisi ile baş başa kalabilen… Kant’ın tespiti aslında çok yerinde… İyi bir insan iseniz, dürüstlüğünüz yalnızken de devam ediyorsa, vicdanınızla baş başa kaldığınızda bu sizi rahatsız etmiyorsa yalnızlık sizi korkutmaz ve ürkütmez.

Hele de Allah dostları için bu korku hiç olmaz. Çünkü onlar gerçekte yalnız değil, her dem O’nunladırlar… “…Artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır” (Ahkaf, 13) ayeti bunu bize bildirir.

Demek ki bugünün psikolojik sorunlarının temelinde Yüce Yaratıcı’dan (cc) uzaklaşma yatar. Allah’a yakınlık sizi iyi ve dürüst bir insan yapar. Eğer dindar göründüğünüz halde insanlara güven veremiyorsanız Allah ile olan yakınlığınızı sorgulamalısınız.

“İnsanı insan yapan, kötü olmaya gücü olduğu halde iyi olmayı seçebilmesidir” diyen Nazan Bekiroğlu, seçim yapabilme irademize ve bu iradeyi de iyi insan olabilme yönünde kullanabileceğimize işaret eder. Cüzi irademiz bizi diğer canlılardan ayırır ancak bir o kadar da sorumluluk yükler. Bu sorumluluk sizin iyi veya kötü olmanızı belirler.

İyi olmak, her iki dünyada da mesrur olmanızı sağlar. Kötülerin hesabı yalnızca mahşerde başlamaz. Bu dünyada kendi başına kaldığı anlarda ve özellikle de kabir yalnızlığında tüm şiddetiyle kendini gösterir.

O yüzden, yaptığımız iyilikler, kabirde iyilik meleği olarak karşımıza çıkar ve bizi en sıkıntılı anlarımızda rahatlatır.

“Kötülerin yaptığı şeylerle başa çıkmak için, iyilerin psikoloğa gitmesinin gerektiği tuhaf bir dünyada yaşıyoruz” der August Pullman. Ne kadar da ilginç değil mi? Yalnızlıkta iç sesi çıkmayan veya susturulan kötüler dünyada daha az psikolojik sorun yaşıyor görünebilirler. Bunların çoğu çeşitli bağımlılıklar kanalıyla da bunu yönetebilirler.

Oysaki iyi insan, vicdanının sesine kulak verdiği, onu çeşitli araçlarla susturmadığı için, kendisinin sorumlu olmadığı bir çok olaydan dolayı suçluluk ve üzüntü duyar. Külli irade-cüzi irade konusunu yeterince anlamamış olan iyi insanın psikolojisi bu süreçte kolaylıkla bozulabilir.

Peki “kötü insan” kimdir?

Sadi Şirazi’nin bu konudaki nitelemesini çok beğenirim: “Kötü insan, başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır.”

Peki ya iyilik?

Bu konuda da Ahmed bin Hanbel’in sözünü hatırlarım hep: “İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvalar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.”

O halde kalbi dinlemek ve ona göre hareket etmek lazım. Bu tabii ki kalbi mühürlenmemiş insanlar için geçerli…

Şüphesiz ki iyilik de derece derecedir. Kemal Sayar hocamızın, “İyilik erdeminin bir fazlası, iyilik ettiğini fark etmeden iyilikte bulunmaktır. En hafif bir benlik rüzgarı dahi esmeden, doğal, sessiz ve zarif” sözü, ihlaslı olmanın bu konudaki ayırımı sağladığını gösterir.

Hakikat ötesi (post-truth) çağda, en büyük mesele gerçeği görebilmekte, iyi ve kötünün ayırdına varabilmekte. Çünkü bugün, sosyal medyanın etkisiyle, en fazla gerçeklik algımızla ilgili sorun yaşıyoruz. Agah Aydın’ın, “Gerçeği, içimizdeki iyi veya kötünün durumuna göre bozarız” sözü bu durumu çok güzel izah eder.

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim