Aziz Acharki / Unsplash

İnsanın Dayanıklılık Testi

Sadece binaların kolonlarının dayanıklılığının değil, aynı zamanda insanın inancının ve ihlasının da test edildiği bir felaket…

Aykut Gül
2 min readFeb 26, 2023

--

Depremin üzerinden yirmi gün geçti. Hala artçı sarsıntılar sürüyor. Psikolojik sarsıntılar artarak devam ediyor. İnançların sarsılması ise en dehşetli olanı… Kimilerinin inancı, daha önce hiç olmadığı kadar kuvvetlenirken, kimilerinin ise inancı kayboluyor.

Gerçek imtihan konfor alanımızın dışındaymış. Deprem bunu gösterdi…

İlk günler zordu ancak özellikle de sivil toplum kuruluşları yaraları sarmakta çok hızlıydı. Şimdi depremzedeler giderek yalnızlaşıyor, yalnızlaşacak… Çabalar; ilgi ve yardımı sürekli kılabilmek için.

Deprem en net turnusol kağıdı oldu iyilerin ve kötülerin ayrımında. Deprem kimileri için “fırsatçılık”, kimileri içinse “iyilik yapma fırsatı”ydı. Kısa zaman diliminde kazananlarla kaybedenler aynı toplumun birer parçasıydılar.

Kimileri zekasıyla övündü, enkazın üzerinde maddeten yükseldikçe yükseldiler. Kimileri ise verdikçe verdi, ancak verdikleri hiç eksilmedi. Hem maddi hem de manevi açıdan kazandılar.

Kazanmış görünen fırsatçılar ise çok geçmeden bereketsizliğe şahit olacaklardı.

Takdir tedbire gülermiş

Deprem, tedbirin gerekliliğini en ağır şekilde gösterdi bize.

Aslında tedbir, bizim cüzi irademiz kapsamındaki sorumluluğumuz. Kul olmanın bir gereği…

Tedbir, asla kendini yüzde yüz garantiye almak değildir. Tedbirsizliğin manevi cezası çok daha ağır.

Takdir ise külli irade. Esas olan odur. Can, ömür, son nefes… Bu konularda takdire boyun eğmektir bize düşen.

Kul, elinden geleni yapacak... Ama her şeyin kendi elinde olduğu zannına kapılmadan... Benliği bir tarafa bırakarak. Vücudunun her zerresiyle O’na (cc) teslim olarak.

“Ben yaptım. Ben ettim. Ben, ben…” demeden. En küçük bir enaniyet göstermeden… Her an, saniyeler içinde sıfırlanacağını bilerek… Aksi halde insana haddi çok ağır bildirilir.

Şeytan bu zamanlarda fazla mesai yapar. Elindeki araçlar çok güçlüdür. Kapı aralandığı anda gerisi gelir ve imtihanın ağır yükü ile Yaratıcıyı inkara kadar gidebilir insan.

Öte yandan nefis yeterince olgunlaşmamışsa, şeytanın tuzaklarına düşmek kaçınılmaz olur.

Ne yapmalı?

Bilmeliyiz ki Rabbimiz bize şah damarımızdan daha yakın.

“…Secde et ve yaklaş!” (Alak, 19) emrine uymaktan başka çaremiz yok.

İstiaze, ihlas ve tefekkürde kurtuluş…

Deprem sonrası insanlar iki gruba ayrıldılar: Şükrederek sabredenler ve şikayet ederek isyan edenler…

Şimdi derin bir tefekkür zamanı… Biz acaba hangi gruptayız?

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Youtube | Twitter | Medium | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim