Foto: NEOM / Unsplash

Hesaplaşma

“Ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ah tabi, insanları bu çılgın düzene çekmek için, ölümü unutturmak gerekir.” — Faruk Dönmez

Aykut Gül
2 min readDec 31, 2023

--

Miladi yıl sonu… Bir çok insanın, geçmiş bir yılın hesabını gördüğü önemli bir zaman dilimi…

Bu hesap dönemi, bazılarımız için Ramazan ayı, bazılarımız için Berat Kandili ve bazılarımız içinse her günün sonudur…

Önemli olan bu hesaplaşmanın çok geç olmadan yapılması, eski defteri kapatıp yenisi ile daha diri bir başlangıç yapılabilmesi…

Seksen saniye

2023'de onbir ilin sakinleri Asrın Depremi’ni yaşadı.

Seksen saniye süren ilk deprem 6 Şubat 04:17'de oldu ve o saatte uyuyanlar, kıyameti andıran sarsıntı ile yataklarından fırladılar.

Seksen saniye hiç bu kadar uzun gelmemişti…

Her fani, o seksen saniyeyi çok farklı şartlarda ve çok değişik ruh halinde yaşadı.

Aslında o seksen saniyede her insan Rabb’ine, bir fırsat daha vermesi için yalvardı. Kimi nefsi için, kimi evladı için, kimi ise malı-mülkü için…

Ama sanırım çoğumuz iyi bir kul olmak için yalvardık, söz verdik…

Yakarmalarımızın bir kısmı kabul gördü de… Ama kimin, neyin yüzü suyu hürmetine?

İçimizdeki sabilerin mi, beli bükülmüş ihtiyarların mı yoksa o saatte teheccüt namazını kılan, gündüz kirlettiğimiz yeryüzünü gözyaşları ile yıkamaya çalışan Allah dostlarının mı?

Belki de hepsi…

Ama sonuçta Rabbimiz, daha iyi bir kul olabilmemiz, kamil insan olma yolunda gayret etmemiz için bize bir fırsat daha verdi.

“Yıldızlara ait ışıkların görülebilmesi için yaşadığımız şehrin yapay ışıklarının sönmesi gerektiği gibi, ahiret nurunun kalpleri aydınlatması da, insanı dünyaya bağlayan varlıkların kaybedilmeleriyle gerçekleşir.”

— Mecit Ömür Öztürk, Dervişin Teselli Koleksiyonu

İşte şimdi bununla yüzleşme zamanı…

Bize bahşedilen bu fırsatı ne kadar değerlendirebildik? Yeniden ve tamamen dünyevi kaygıların içine mi gömüldük? Yardıma muhtaç olanlar için neler yapabildik? Onların halleriyle hallenebildik mi?

Yoksa son nefeste, nasılsa hepsinden tevbe, istiğfar edip temize çıkarız diye mi şeytan bizi aldatıyor?

Dünyanın ne kadar boş, ömrün ne kadar da kısa olduğunu anladığımız o seksen saniyeyi çabucak unuttuk mu yoksa? Birileri o anları anlattığında içimiz daralıyor ve konuyu değiştirmeye mi çalışıyoruz?

Veya 6 Şubat öncesi ile sonrasını karşılaştırıp, tüm eksiklerimize rağmen, iç alemimizdeki müspet değişim için şükran mı duyuyoruz?

Deprem elbetteki istenmez ancak bazı belalar insanda hayırlı dönüşümlere vesile olabilir. Hasan-ı Basri’nin sözünü iyi tefekkür etmek lazım: “Fakirlik, hastalık ve ölüm olmasaydı, insanoğlunun kibirden başı eğilmez olurdu.”

Kibirli olmak yerine bazı dünyalık kayıplar vermek çok daha hayırlıdır.

İnananlar her belayı bir ilerleme fırsatı olarak görür. İnanmayanlar için ise fırsatlar bile birer şikayet ve isyan vesilesidir.

İşte bu en büyük hesaplaşma…

“Ölmeden önce ölünüz!” hadis-i şerifinin gereği, büyük hesap gününden önce de hesaplaşmak değil midir?

Dünyevi yeni yıl kararlarını, en azından bu yıl bir kenara bırakalım. Manevi dünyamızı onarmak ve nefsi mutmainneye ulaşabilmek amacıyla hedeflerimizi netleştirelim.

Bu hedefler, afaki değil, ölçülebilir, uygulanabilir ve zamanlanmış olmalı… Böylece bir sonraki hesaplaşma, gerçek bir hesaplaşma olabilsin…

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim