Her Zorlukla Birlikte Bir Kolaylık Vardır

Karanlığın en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu zamandır

Aykut Gül
3 min readNov 20, 2020

Her geçen gün çember daralıyor. Gözle görünmeyene inanmayanlar, mecburen koronavirüse inanıyor ve korkuyorlar. Günümüzde giderek artan inançsızlık, paniği daha da körüklüyor. Belirsizlik, ölçümlenemediği için riskten daha fazla tahribat yapıyor ve kaygılar giderek derinleşiyor.

Artık virüs en yakınımızda. Arkadaşlarımız, dostlarımız, ailemiz ve belki de kendimiz. Hastalığı atlatanlardan korona deneyimlerini dinliyoruz. Hepsinin kendine göre bir hikayesi var. Bu hikayelerin hepsinde alınacak ibretler var. Kulak vermek lazım. Hayat her şeyi tecrübe edebilecek kadar uzun değil.

Normal zamanda tefekkür-ü mevt yapmayan bizler, karantina ve hastane süreçlerinde bunun en ağırını yaşıyoruz. Atlatanların bir kısmının hayat felsefeleri ve öncelikleri tamamen değişip daha olgun bir kişiliğe bürünürken, bir kısmı ise “sendeledik ama yıkılmadık” diyerek hayatın lezzetlerinden daha fazla kâm almaya devam ediyor.

Aslında korona, ölüm ve ötesine ilişkin bir çok uyarıları dikkate almamızı sağladı. Hastaların evde veya hastanede tamamen izole edilmesi, kabir yalnızlığını hatırlatıyor bana. Tek başına, acılar içinde, kimseden yardım alamamak… Annenin evladına, evladın annesine yaklaşamadığı anlar… Sadece amellerin var dünyadan getirebildiğin. Bu dönem, hayatımızın en yoğun tefekkür-ü mevti ve bir dönüşüm fırsatı.

Mahşerde de herkes kendi başının çaresine bakacak. Kendi derdine düşecek. Anne evladından, evladı annesinden kaçacak. Bugün karantinada olduğu gibi. En sevdiklerinize bile yardım edemiyorsunuz. Hastanede ziyaret edemiyorsunuz. Hatta cenaze definleri bile mahsun.

Peygamberlerin bile “nefsim, nefsim” diyecekleri zor bir yer mahşer alanı. Herkes birbirini görecek, bilecek ama kendi derdinden dolayı başkaları ile ilgilenemeyecek. Aşağıdaki ayetler, kıyametin dehşetini ve insanın çaresizliğini çok net biçimde ortaya koyar:

“Onlar, besbelli ki birbirleriyle uğraşırken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar! İşte o anda onlar ne bir vasiyette bulunabilecekler, ne de ailelerine dönebilecekler.” (Yasin, 49, 50)

Aslında onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara süre de verilmeyecek. (Enbiya, 40)

İnsanlar çırılçıplak ve perişan bir vaziyette mahşer alanında toplanacaklar ancak kimse kimsenin mahremi ile ilgilenmeyecek. Hesap zamanının dehşeti, endişesi ve paniği o kadar büyük ki herkes kan-ter içinde, çaresizce sadece kendini düşünecek.

“Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, işte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün her kişinin işi başından aşkındır.” (Abese, 33–37) ayet-i kerimesi, mahşeri resmederken, bugün yaşadığımız koronavirüs vakalarını akla getirmektedir.

Sadece Peygamberimiz (sav) “ümmetim, ümmetim” diyecek. Onun şefaatine nail olabilmek için de onun ümmeti olma şerefini kazanmak gerekecek. Bu ise “Yarın” demeden, O’nun yolundan gitmekle, O’nun sevdiklerini sevmekler, O’nun yaptıklarını yapmakla, özellikle de terkedilen sünnetlerini ihya etmeye çalışmakla mümkün.

Geçmiş ümmetlerin hikayelerinde de aslında bu yaşadığımız döneme ait bir çok benzerlikler ve dersler var. Öyle olmasaydı, Kur’an-ı Kerim neden onların ibretlik hikayeleri ile dolu olsun ki?!

Her devrin kendine göre bir imtihanı olmuştur. Her insanın da öyle… Kimi varlıkla, kimi yoklukla, kimi sağlıkla, kimi hastalıkla son nefese kadar test ediliyor.

Bu dehşet manzaralarının yanı sıra aşağıdaki hadis-i şerifte yer aldığı gibi hepimiz için müjdeler var:

Hiçbir gölgenin bulunmadığı o dehşetli günde, Allah Teâlâ bazı kimselere özel ikrâmda bulunacak ve onları Arş’ının gölgesinde dinlendirecektir. Bu bahtiyar insanlar: Âdil devlet başkanları; temiz bir hayat içinde Rabb’ine kulluk ederek büyüyen gençler; kalbi mescidlere bağlı müslümanlar; birbirlerini Allah için seven, buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan insanlar; güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit adamlar; sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka verenler; tenhada Allah’ı anıp gözyaşı dökenler olacaktır. (sorularlaislamiyet.com)

Hastalık, yoksulluk ve çaresizlik zamanları, insanı Yaradan’ına daha fazla yaklaştırır. Şer gibi görünen bazı şeylerde hayır olabilir. Hiç bir şey kalıcı değildir bu dünyada. Bu pandemi de bir gün geçecek. Önemli olan “şikayet mi, yoksa şükür mü?” tercihini doğru yapmak.

Zor zamanlar güçlü insanları; güçlü insanlar iyi zamanları; iyi zamanlar zayıf insanları; zayıf insanlar da zor zamanları ortaya çıkartır! — Michael Hopf

Şimdi sanırım Mesnevi’yi okumanın, Yunus Emre’yi keşfetmenin, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerini anlamaya çalışmanın, hülasa Anadolu irfanını ve tasavvufunu yeniden yaşamaya başlamanın en uygun zamanıdır. En karanlık anda, teheccüte kalkmak ve aydınlığı beklemek…

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim