Hazanda Hüznü Yaşamak

“Kalbinizde sebebsiz bir hüzün hissediyorsanız, bilin ki o an Allah’a yakınsınızdır.” Sadettin Ökten

Aykut Gül
2 min readDec 25, 2023

Mevsimler kayınca Hazan Mevsimi de kaydı. Kasım ayında çoktan bitmesi gerekirken şimdi sanırım Aralık hatta Ocak ayına kadar sarkacak gibi…

Hazan Mevsimi, Güz olarak da bilinir.

Fakat dijital kuşak Sonbahar’dan başkasını bilmez.

Hazan, bir şeyin sona ermesi veya ölmesi ile ilgili...

Hazan, en kısa günler, sararan, dökülen yapraklar, çoğu zaman güneşsiz ve yağmurlu günlerdir…

Hazanın kökeninde hüzün vardır.

Hazan dışınızda ama hüznünüz içinizde, çok derinlerde…

Foto: Dan V / Unsplash

Hüzün bazen hazansız da olur. Bir sevdiğinizi kaybetmişsiniz veya bir hayal kırıklığı yaşamışsınızdır. Bunun hüznü bir başka ağırdır…

Aslında sevdiklerinizden ayrı kaldığınız anlar değil midir Hazan Mevsimi bir anlamda?

Hazan, Farsça kökenli olmasına rağmen o kadar bizdendir ki diğer bir çok dillerde tam karşılığı yoktur. Gönül de öyle değil mi?

Hakkında genellikle olumsuz söz edilen hüzün için Sadettin Ökten hocam ne güzel söyler:

“Hüzün insanidir. Sizi güzel ahlaka yaklaştırır.”

Yağmurlarla başlar Çukurova’da hazan. Toroslara düşen ilk karlara kadar devam eder.

Ama durun biraz… Bu ayın başında Toroslara kar düştü. Peki hazan neden var hala?!

Akşam hava kararmaya yüz tutarken, üniversite kampüsündeki odamda, penceremin önündeki devasa Benjamin’in sakinliği ve sessizliği dikkatimi çekiyor… Sanki tüm nebatat yaşıyor bu hüznü…

Akşam vakti, hüznün yoğunlaştığı an… Hele de Hazan Mevsimi ile buluşunca… Her şey iyice ağırlaşıyor…

Bir ara camı açıyorum, hazan yellerini hissediyorum ciğerlerimde… Hava çok keskin ama ne gam!

Şehitlerimiz, Gazze’nin çocukları ve yalnızlık… Hatta gurbet diyeceğim neredeyse… Ama zaten insanoğlu bu dünyada garip değil mi?

Nasıl da değişti her şey birdenbire? Pandemi ile başladı, depremle devam etti… Peki neden bitmedi hala?

Foto: Yazar

Derler ki, “Gurbet, seni anlayan kimsenin olmadığı yerdir." Acaba içimizdeki gurbet hissi anlaşılamamaktan olabilir mi gerçekten?

Hazan’ın getirdiği hüzün yine de güzel… Huzur, sessizlik ve dinginlik de veriyor size… Ancak dostluk, vefa ve diğergâmlık her zamankinden daha fazla aranıyor.

Akşam yürüyüşlerinde de bir başka güzeldir hazan. Hava soğuktur, ısınmak için hızlı yürürsünüz, kimseyle bekleme yapmazsınız… Bazen sadece gözler kucaklaşır… Devam edersiniz…

Geç olmasına rağmen nihayet, çifte kavrulmuş Türk kahvesini yudumlarken garipliğiniz sizi daha derin bir hüzne boğar…

Olsun… Rabbim, O’nu kırık kalplerde aramamızı söylemiyor mu? Hüzünlü kalp de kırık kalp sayılmaz mı?

Yoksa Gazzelilerin acıları ve şehitlerimizin kanları mıdır kalbimize çöken bu hüznün sebebi?

Böyle zamanlarda Hz. Mevlana’ya kulak verelim:

“Hüzün olgunlaştırır, kaybetmek ise sabrı öğretir. Kaderi sev, varsa kederi de sev.”

O zaman fırsat bu fırsat… Rabb’ine yönel, O’na arz et derdini… Dua et mazlumlar için dilin döndüğünce…

Yoksa hüzün neye yarar?

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim