Halının Altına Süpürmek

Kısa vadeli hazlar mı, uzun vadede gönül rahatlığı mı?

Aykut Gül
3 min readMar 7, 2024

--

“Halının altına süpürmek…” deyimi sanki günümüzde daha bir geçerlilik kazandı.

Evet, halı bugünün kirlerini bir süre örtebiliyor. Ancak çok geçmeden daha büyük bir kir yükü ile olmadık bir zamanda karşımıza çıkıyor.

Yükler artıyor, kirler artıyor…

Fiziksel kirlilik manevi kirliliğe de yol açıyor.

Aslında manen de bir çok şeyi halının altına süpürmüyor muyuz?

Belki zihnen de… Belki de bu yüzden odaklanma sorunu yaşıyoruz.

Halının altına süpürdüklerimizin çoğu yarım kalan işlerden oluşuyor.

Bir işe noktayı koymadan, daha kolay, daha kısa zamanda bitecek işlere yöneliyoruz.

Oysaki Rabbimiz, “Bir işi bitirince diğer bir işe koyul” (İnşirah, 7) buyurmuyor mu?

Noktayı koyamamanın bir nedeni de mükemmeliyetçilik hastalığımız maalesef.

Bazı durumlarda acıdan kaçmak, onunla yüzleşmemek için halının altına süpürürüz. Ancak bununla kendimize olan saygımızı kaybedebiliriz. Oysaki “İnsanı acı değil, kendine acımak bitirir” der Fyodor Dostoyevski.

Sosyal medya, kalbi ve zihni yükleri artırıyor, kötü zannımız giderek büyüyor, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını fark ettiğimizde ise halının altı iyice dolmuş ve biz de huzurumuzu kaybetmiş oluyoruz.

İşte bu yüzden sosyal medya detoksu veya sanal dünyayı en aza indirme çabaları giderek yaygınlaşıyor.

Yüzleşmeleri, hesaplaşmaları hep erteliyoruz. Günahlarımızı görmezden geliyor, dahası kabullenemiyor, kendimize gerekçeler üretiyor ve tevbe-istiğfarı sürekli olarak erteliyoruz. Zaten kabullenmez ve pişmanlık duymazsanız tevbe de olmuyor.

Aslında yüzleşmek, ertelememek, sonuçta arınmaya ve manen olgunlaşmaya götürüyor.

Ders almamızı, öğrenmemizi ve daha az hata yapmamızı sağlıyor.

Yeni başlangıçlara kapı aralıyor…

“Paradoksal olarak, kişinin olumsuz bir deneyimi kabul etmesi, olumlu bir deneyimdir.” — Mark Manson

Bir gün, bir dostumuzun veya bir yakınımızın ağır hastalığını, son günlerini yaşadığını duyduğumuzda, onun üzüntüsüyle birlikte kendi geçmişimiz, kul haklarımız, helalleşememelerimiz… hepsi birlikte karşımıza çıkıyor.

Her günün yükü kendine yetiyor. Bizi çaresiz bırakan, depresyona iten geçmiş yükler. Hep halının altında biriktirdiklerimiz…

Her gün temizlik yapmalı insan. Halının altını da üstünü de temizlemeli… Kendi bedenini de… kalbini de… Gönül alemi ihmale gelmez.

Acılar bazen gereklidir ve iyi gelir. Yeni doğumlara, yeni başlangıçlara vesile olur.

“Meşru acıları yaşamayı reddetmek tüm akıl hastalıklarının temelinde yatan şeydir.” — Carl Jung

Hani denir ya “direndiğiniz şey büyür” diye…

Halının altına süpürmek, bir tür direnmedir. Bugünün temizliğinden, yüzleşmelerinden, helalleşmelerinden kaçınmaktır.

Birisi hakkında kapıldığınız bir zan, ön yargı, sizi inciten bir söz… Onunla açıkça konuşup çözmedikçe içinizde büyür, ilişkiler tamamen kopabilir. İçinizde büyümeye başlamışsa, gece sizi uykusuz bırakıyorsa, bir defa üzerine gidin, bir de karşı taraftan dinleyin. Ama yarına bırakmayın, bugün çözün, hesabı kapatın…

Bırakın halının altı da üstü gibi temiz olsun. İçiniz de dışınız da aynı olsun.

Dürüstlük en iyi politikadır der Batılılar. Her yerde herkesle aynı şeyi konuşmak, ikinci bir hesabı olmamak, zihinsel yüklerden kurtulmaktır…

Dünya bir imtihan alanı. Acılar, sıkıntılar, dertler hep olacak… Önemli olan sizin ona karşı tavrınız…

“Doğduğumuz dünya çok acımasız, ama aynı zamanda ilahi bir güzelliği var. Anlamlı oluşunun mu, yoksa anlamsızlığının mı ağır bastığına karar vermek, insanın yapısına bağlı.” — Carl Jung

Acılara direnmeyin. Kabullenin. O günün payınıza ne düşüyorsa alın ve onu yaşayın.

Aksi halde yarın, görmezden geldiğiniz bu acılara birikimli olarak karşımıza çıkar.

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim