Güvenli Yaşam mı Dediniz?

“Allah’a güvenene, Allah kâfidir!”

Aykut Gül
4 min readMar 26, 2023
Masaaki Komori / Unsplash

Öncelikle şunu kabul etmek durumundayız: Nefes aldığımız sürece asla tam güvende olamayız. Hayatta olmak risk almaktır. Risklerden kaçınmak en büyük risktir. Daha fazla güvenlik elde etme çabası, daha fazla güvensizlik ortaya çıkaracaktır.

Güvenli yaşam tehlikelidir

En büyük servet sahipleri, kendilerini en az güvende hissederler. Gece rahat uyuyamazlar. Gün bulup gün yiyen insanlar, daha bir tevekkül ehli olur ve kaybedecekleri bir şeyleri olmadığından daha az endişe ederler. Gece uykuları deliksizdir.

En güçlü insanlar, neticede en çok düşmana sahip olanlardır. Güç, çoğu zaman güven sağlamaz, bilakis güvensizlik kaynağıdır.

Güvenli sitelerde, yüksek korunaklı duvarlar arkasında yaşayan, her ihtiyacı birileri tarafından karşılanan, maksimum konfor sağlanmış kişiler, her an bu konforu, sınırsız olduğunu düşündüğü nimetleri kaybetme korkusu yaşarlar.

Sonuçta bu konfor, konforlarını bozar, fazla güvenlik ise giderek artan güvensizliğe yol açar. Nietzsche’nin “Güvenli yaşam tehlikelidir” sözü ne kadar da doğru!!!

“Ağaçta duran kuş, dalın kırılmasından hiç korkmaz. Onun güveni ağaca değil, kendi kanatlarınadır” der Henrik İbsen. Sorun, kanatlarımızı güçlendirme gayretinde olmayışımızda... Konfor alanımızdan çıkıp uçma cesaretini gösteremeyişimizde...

Dale Carnegie ise “Hareketsizlik şüphe ve korkuyu doğurur. Hareket güven ve cesareti doğurur. Korkuyu yenmek istiyorsanız, evde oturup bunu düşünmeyin. Dışarı çıkın ve meşgul olun” derken yine konfor alanımızın güvensizliği beslediğine işaret eder.

Asıl güvensizlik, çocuklarımızı, sanal dünyanın tehlikeli sularında yalnız bırakmaktır.

Güvensizlik hissi, daha çok ölüm korkusundan kaynaklanır. Elbetteki yoksulluk, hastalık, yalnızlık, terk edilme vb. de vardır. Ancak hepsinin kökeninde hayatını kaybetme korkusu bulunur.

Bazı evliliklerde de güvenli bir yaşama kavuşabilmek başta gelen nedendir. Kimisi maddi güç için, kimisi arkasını yaslayabilmek için, kimisi ise yalnız kalmamak için… çok istemese de evlenir. Yalnız yaşayanlar ise çocuklu ailelerin deprem sonrası çektiği sıkıntılara bakıp ne kadar da akıllı (!) karar verdiklerini düşünürler…

Hayatta en önemli sermayemizdir güven… Çünkü “Güvenilmek sevilmekten daha büyük bir iltifattır” (George MacDonald).

“Aldanma diye bir şey yoktur! Sadece biraz fazla güvenmek vardır. Ve insanı aldandığı değil, en çok güvendiği aldatır” diyen Maksim Gorki’nin uyarısını dikkate almalı, insanlara güven konusunda aşırıya gitmemeli…

İnternet, günümüzün başta gelen güvensizlik kaynağı… Tüm hayatların ifşa edildiği, bizi bizden daha iyi tanıyan çok uluslu şirketlerin kötü niyetleridir aslında korkulması gereken. Bunun nedeni ise kendi ellerimizle onlara teslim ettiğimiz mahremiyetimiz değil midir?

Peki daha güvenli bir “güvenlik sistemi” mümkün değil mi?

Öncelikle bu dünyanın güvensizliğini kabul etmek ve bir gün son nefesi vermek durumunda olduğumuzu kabullenmekle başlamalı.

Son nefes sonrası için bir inancımız varsa aslında işimiz daha kolay…

Ancak ölüm sonrası için hazırlıksız olmak insanı tedirgin eder. Mahşer, hesap verme, her yaptığımızın kaydedildiği ve önümüze konulacağı inancı, bu dünyada, özellikle de kendi yalnızlığımızda, bizi hep endişelendirir.

Marek Piwnicki / Unsplash

Oysa ki kamil insan olma yolunda gayret edenler, bu dünyanın, bir ikindi vakti ağaç gölgesinde mola vermekten ibaret olduğunun bilincinde olanlar, O’nun (cc) rahmetinin kuşatıcılığını bilenler, kendilerini daha güvende hissederler. Tabii ki onların da daha iyisini yapamamış olmaktan kaynaklanan endişeleri vardır ancak yine de teslimiyet halindedirler.

Peygamberimiz (sav) ve Hz. Ebû Bekir (ra), kendilerini öldürmek isteyen müşriklerden uzaklaşarak Sevr Mağarası’na gizlenmişlerdi. Onların izlerini sürenler mağaranın ağzına kadar geldiklerinde Hz. Ebû Bekir endişeyle, “Ey Allah’ın resulü! Eğilip baksalar bizi görecekler” diyordu. Normalde tam güvensiz bir durumuydu. Ancak Peygamberimiz, “Üzülme, Allah bizimle beraberdir” diyerek onu sakinleştirdi. Bu durum, Tevbe 9/40'da çok güzel izah edilmekte: “…Bunun üzerine Allah ona -sükûnet sağlayan- emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı; Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.” Nitekim her ikisi de güvenlik içinde bu badireyi de atlattılar.

Bu yüzden denmiştir ki, “Allah’a tüm kalbinizle güvenin. Çünkü; Allah, koruyacağını bir örümcek ağıyla koruyan ve yok edeceğini de bir sinekle yok edendir…”

“‎Bir kişi Allah’tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa Allah da onu başkasına muhtaç etmez” der Şems-i Tebrizi… O halde işin özü sadece Allah’a dayanmak ve güvenmek… Bu güvendir sizi güvende tutacak olan…

İbrahim Paşalı’nın şu sözü kibirden kaynaklanan güvensizliği açıklar: “Kişi, neyine güvenir, neyle kibirlenirse, o çok güvendiği şey onun cehennemi olur, onunla cezalandırılır. Şeytan, ateşine güvenip kibirlendiği için, o güvendiği ateşle cezalandırılacağı belirtiliyor Kur’an-ı Kerim’de.”

“Şüphesiz insan kendini yeterli gördüğü için azar” (Alak, 7) buyuruyor Yüce Rabbimiz. Aşırı özgüven, güç ve servet, kişinin, kimseye muhtaç olmadığına, her şeyi başarabileceğine olan inancını körükler, kibirlendirir, Allah’tan uzaklaştırır… ve daha tehlikelisi ilahlık iddiasına bile götürebilir…

İnançsızlık, sosyal medyanın şüpheciliği körüklemesi, dini ve ahlaki değerlerin aşağılanması, toplumsal güvensizliğin ana kaynağıdır.

Güvenirlik, ak süt gibidir. Hiç bir kiri kaldırmaz. Bir damla da olsa o kiri arındırabilmek oldukça zahmetlidir. Pişmanlık, tevbe ve istiğfar ancak o saflığı geri kazandırabilir. İnsanlar arasında ise o güveni yeniden tesis etmek neredeyse imkansızdır… Hep bir iz kalır…

Yaratıcı ile yaratılan arasındaki bağ ne kadar güçlü ise güven de o kadar fazladır. “Allah’a güvenene, Allah kâfidir!” (Talak, 3).

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim