Gençlik ve Gelecek

Gelecek öngörüleri, eğitim, meslekler, gençlik ve harekete geçme

Aykut Gül
5 min readMar 30, 2021

“Gelecek de bir gün gelecek”… Sanki bir reklam sloganı gibi hatırlıyorum. Aslında gelecek çoktan geldi de… geçmiş bile oldu bir çoğumuz için.

“Geleceğin” geleceğinin bir garantisi olmasa da, endişelerimizin, korkularımızın çoğu gelecek ile alakalı. “Gelecek kaygısı” hep var oldu, özellikle ebeveynler ve gençler için. Abraham Lincoln’un dediği gibi, “Geleceğin en iyi yanı her günün teker teker gelmesidir.”

Aslında asıl gelecek “ahiret hayatı” idi. Çok azımız bunun gerçekten farkında oldu. Onu yakınımızda pek hissedemedik. Çünkü ölümü kendimize hiç yakıştıramadık. Ölüm ihtiyarlar içindi ve biz ise her zaman genç kalanlardandık. Genelde 15–24 yaş grubu genç olarak kabul görse de, Dünya Sağlık Örgütü’nün son yaptığı düzenleme yüreğimize su serpti. Buna göre yeni yaş grupları şu şekilde oluştu: 0–17 yaş arası: Ergen, 18–65 yaş arası: Genç, 66–79 yaş arası: Orta yaş ve 80–99 yaş arası: Yaşlı.

Asıl geleceğin ahiret olduğunu, dünya hayatının, uzun bir yolculukta bir ağaç altındaki kısa bir mola olduğunun bilincinde olabilseydik bu hayatta gelecek kaygımız hiç olmazdı.

Pandeminin en büyük tahribatı gençler üzerinde oldu sanırım. Toplumun her kesimi, ekonominin tüm sektörleri mutlaka zarara uğradı. Ancak geleceğimiz dediğimiz gençler, çok ciddi hasar aldılar.

Foto: Uriel Soberanes / Unsplash

Uzaktan eğitimi önce fazlasıyla öne çıkardık, kurtarıcı gibi gördük. “Ne kadar da iyi oldu, bundan sonra da hep böyle devam ederiz” dedik. Ancak uzaktan eğitemedik. Eğitemezdik de… Çünkü eğitim, olumlu yönde bir davranış değişikliğini sağlamalıdır. Bunu ise uzaktan yapamazsınız. Uzaktan ancak bilgi aktarımı yapabilirsiniz. Dolayısıyla uzaktan eğitim, gerçek eğitime katkı verebilir ancak yerine geçemez.

Bunun yerine aile okulları hayata geçirilebilirdi. Gençlere bugün hayat bilgisi veremiyoruz. Bir çok bilgi yığınından daha değerli olan şey bu bence.

Pandeminin ilk günleri, nasıl da heyecanla dersler, toplantılar, seminerler yaptık. Saatler süren bu toplantılara katılım her geçen gün azaldı. Önce kameralarımızı kapatarak katılmış gibi yaptık. Yoklama listesinde var göründük. Bugün ise canlı bir kimseyi göremediğimiz ekranlara konuşuyor, geri besleme alamadan, etkinlik çizelgesine bir çentik daha atıyoruz.

Gençlerimiz belki korona virüsten daha az etkilendiler. Ancak bir çoğunun ilk defa psikolojik sorunları oldu bu dönemde. Evde sürekli kapalı kalmak, akranları ile sadece sanalda etkileşim kurabilmek, temiz hava alamamak ve hareketsizlik. Zaman zaman eğitimle, okullarla ve sınavlarla ilgili kararlar, beklentiler onlarda kaygı bozukluğu oluşturdu.

Onlar için bir diğer tehlike ise fazla kilolar ve obezite. Toplumun her kesimi için bir tehdit haline gelen kilo alma sorunu, gençler ve çocuklarda daha büyük… Çünkü onlar daha fazla kalori alıyorlar ancak enerjilerini sarf edemiyorlar. Bununla ilgili bugüne kadar bir çözüm ortaya koyamadık.

Gelecek kaygısı, bugün gençlerimizin başlıca problemi. Atalet, yetersiz eğitim, ekran bağımlılığı, yetersiz sosyalleşme, iş hayatındaki sıkıntılar, ekranlardan sürekli pompalanan olumsuz haberler ve senaryolar, her geçen gün onları dipsiz bir kuyunun karanlığına itiyor.

Ne yapılabilir?

  • Gençler için öncelikle iyi bir mentörlük sistemi kurulmalı. Bunun adına “yaşam koçluğu” da diyebilirsiniz. Sınıf öğretmeleri veya danışmanları olmayan gençlerin özellikle bu dönemde sağlıklı yönlendirilmeleri çok önemli. Aslında bundan sonra hızlı değişen hayat tarzı ve iş alanları nedeniyle buna daha çok ihtiyaç var. Tecrübe ve yeterli eğitime henüz sahip olamadıklarından dolayı, gençlerin bu konuda mutlaka bir yönlendiriciye ihtiyaçları var. Mevcut danışmanlık sistemi, pandemi özellikle bittikten sonra tamamen revize edilmeli, eğitimcinin asli görevi sınırlı sayıda öğrenciyi yönlendirmek olmalı (sadece ders seçiminde değil). Danışmanlar, daha etkili danışmanlık yapabilmek için yapay zeka destekli kişisel asistanlarla da çalışmalılar.
Foto: Uriel Soberanes / Unsplash
  • Aileler, gelecek konusuna sadece çocuklarının meslek ve iş sahibi olmaları açısından bakmamalı, yeteneklerine uygun alanlarda eğitim almalarını ve özellikle değerlerimize sahip olmalarını daha fazla önemsememliler.
  • Devlet; kısa, orta ve uzun vadeli planlamalarla, bir yandan iyi bir dijital altyapı oluştururken, diğer yandan sosyal ve kültürel gelişimi de sağlamalıdır.
  • Sivil toplum kuruluşları, sadece yardım faaliyetleri ile uğraşmamalı, yoksulları yoksulluktan kurtaracak vasıflar kazandırmaya destek olmalı.
  • Eğitimciler, bu işin tam merkezinde yer alır. Öncelikle bu mesleği sevenler eğitim alanına girmeli. Her zaman fedakarlık yapmak durumunda olacaklarını bilmeliler. Hayat boyu kendilerini geliştirme, yeni eğitim tekniklerini öğrenme ve dijital dünyayı takip etme sorumluluğunu taşımalıdırlar.
  • İş dünyası, bu süreçte en sıkıntılı olan kesim. Çünkü değişim hızlı ve öncelikle onları etkilemekte. On yıl öncesinin büyük firmalarının bir çoğu yarış dışı kaldılar. Bugünün en büyükleri ise çok kısa bir geçmişe sahipler. İşadamı, herkesten önce değişimi okuyabilmeli ve işini adapte edebilmek için seri hareket edebilmeli.
  • Çocuklar ve gençler, hafta sonları tüketim merkezlerinde (AVMler) değil üretim merkezlerinde (fabrikalar) geçirilmeli. Çocukların çalışma ortamlarını gözlemlemeleri, ilgili duydukları alanı erken keşfedebilmeleri bakımından önemli. Bugün olduğu gibi mezuniyetten sonra iş hayatını görmek ve pişmanlıklar duymak değil. Aslında iş hayatı ve eğitim birlikte yürümeli. Çalışma esnasında alınacak eğitimler daha bilinçli olur, ihityaç bilindiği için eğitim kalitesi de artar.
  • Gençlerin öncelikle ataletten kurtulmaları, harekete geçmeleri gerekir. Cicero’nun, “Yarınlar, yorgun ve bezgin kimselere değil rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.” sözü dikkate alınmalı. Bunun için öncelikle hayatın kendileri için anlamını netleştirmeleri, misyon ve vizyonlarını belirlemeleri, bireysel GZFT analizlerini yapıp bu doğrultuda strateji ve hedeflerini yazılı olarak ortaya koymaları ve nihayetinde dikkat yönetimi, zaman yönetimi ve bilgi yönetimi konusunda kendilerini geliştirmeleri önemli. Gelecek öngörüleri tutmayabilir. Ancak planlama, bizim odaklanmamızı ve kendimizi sık sık değerlendirebilmemizi sağlar.

“Eğer gelecek hakkında düşünmezseniz asla bir geleceğiniz olmaz.” — Henry Ford

  • Önemli olan kontrol edebildiklerimize yoğunlaşmak. Kontrol edemediklerimiz konusunda da kendimizi fazla yıpratmamak. Niyet, gayret, dua ve rıza sıralamasına uyulursa sıkıntı yaşanmaz.

“Dertsiz dua soğuktur.” — Hz.Mevlana

  • Gençler, öğrenmeyi öğrenmeliler. Çünkü değişim çok hızlı, bugün yeterli oldukları konularda yarın yetersiz hale gelecekler, kendilerinden yeni vasıflar talep edilecektir. Hızlı değişim sürecinde ayakta kalabilenler uyum sağlayabilenlerdir. Uyum becerisinin gelişmesi ancak öğrenmeyi öğrenme tekniklerini bilmekle olur.
  • Son olarak; insanın, gelecekte her alana girecek olan robotlar ve yapay zeka ile rekabet edebileceği tek bir alan var: O da beşeri vasıflar, duygular. O nedenle, en teknik alanda bile mutlaka sosyal becerilerin geliştirilmesi ve duyguların köreltilmemesi çok önemli. Bu ise bir aylık sertifika programları ile elde edilebilecek bir özellik değil. Hayat boyu dikkat edilmesi ve sürekli iyileştirilmesi gerekir. Özellikle dürüstlük, güven, kararlılık, olumlu olma, diğergamlık, inanç, sorumluluk, hoşgörü ve alçak gönüllülük gibi vasıflar bugün bile aranan ve gelecekte çok az daha fazla gerekecek olan vasıflardır.

Bu konuda, 2020 Haziran’ında medium.com’da yazdığım aşağıdaki yazıyı öneririm:

Bu yazıda bahsettiğim gençlik, gelecek, kariyer ve kişisel gelişim konularında yazdığım bir çok makaleyi aykutgul.medium.com adresinde bulabilirsiniz.

Genç ve dinamik nüfusumuzun değerini bilerek, onları en iyi şekilde yetiştirebilmek, ülkemizin bölgesel ve küresel bir aktör olması yolundaki en önemli gücü olacaktır.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim