Ian Stauffer / Unsplash

Farkındalık ya da “Vukufi Zamani”

“Anı” derdine düşmeden o “an”ı en derinden hissedebilmek, fark edebilmek…

Aykut Gül
3 min readNov 13, 2022

--

İnanç sistemimizde, kültürümüzde ve tarihimizde önemli bir yeri olan tasavvufi düşüncenin temelinde, vakit disiplini, bugünkü yaygın ifadesiyle zaman yönetimi yer alır.

Zaman yönetiminde ise esas olan içinde bulunulan vaktin en gerekli işle geçirilmesidir. Burada, önceliklendirebilmek ve “anı” en iyi şekilde değerlendirmek olmak üzere iki önemli husus bulunur. Bu durum, tasavvufi kaynaklarda vaktin çocuğu anlamına gelen “ibnü’l vakt” kavramı ile karşılık bulur.

Horace Walpole’ün, “Hayatın tüm sırrı, bir tek şeyle adamakıllı, diğer binlercesiyle de gereği kadar meşgul olabilmektir” sözünün özü önceliklendirmedir.

Adamakıllı ilgilendiğimiz tek bir şeyimiz var mı? Buna düşünmeden cevap verebiliyor muyuz? İşte o şey ne ise biz oyuz…

Cüneydi Bağdadi (ks), ibnü’l vakt olan veli kulun, geleceğe dair bir korkusunun ve beklentisinin olmadığından, geçmişe yönelik olarak da asla hayıflanmadığından, daimi tevekkül ve teslimiyet halinde olduğunu söyler. Bu bakımdan velinin erteleme hastalığı da olmaz.

“Zuhurata tabi olmak”, “olanda hayır vardır” ve “her şey olacağına varır” ifadeleri de Anadolu tasavvufunda sıklıklı kullanılır bu anlamda…

Batılı kaynaklarda sıkça karşılaştığımız “carpe diem” bu anlamda kullanılsa da özünde bizdekinden çok farklıdır. “Carpe diem”, günü yakalamak, zamanın tadını çıkarmak, anı yaşamak anlamlarında kullanılır. Daha çok, bencilce ve haz merkezli bir yaklaşımı içinde barındırır. Yeliz’in meşhur şarkısındaki “Ye, iç eğlen, çok kısa ömrün” nakaratı, “ibnü’l vakt”e değil “carpe diem”e karşılık gelir.

Tam karşılığı olmamakla birlikte, farkındalık — mindfulness — olarak da bugün yaygın kullanımı var… Farkındalık kavramına belki de daha yakın olan tasavvufi tabir “vukufi zamani”dir. Yaşanan “an”da, Allah’ın rızasına en uygun işle meşgul olabilmeyi niteler.

Muhammed Parisa Hazretleri’nin, Medine’de, sarraf bir genç dikkatini çeker. Bir hayli altın kazanmakta olan gencin kalbine nazar eden Hazret, gencin kalbinin Allah’ı zikir halinde olduğunu görünce, yanındakilere dönerek “El Karda, Gönül Yarda” buyururlar.

Anı yaşamak gerektiğini söyleyen kişisel gelişim gurularının aslında hiç anı yaşayamamaları ne garip bir çelişki, değil mi?

Sevdiğiniz insanlarla birlikte iken, güzel bir manzaraya şahitlik ederken sadece beşeri hislere, güzelliklere ve tüm bunların arkasındaki Yüce Yaratıcı’ya odaklanmak… Bunları arşivlemek veya başkalarına göstermek için kamera kaydına almaksızın… “Vukufi zamani” sanırım tam da budur işte… “Anı” derdine düşmeden o “an”ı en derinden hissedebilmek, fark edebilmek…

“İnsan, zamanı durdurmak istediği yere aittir” (Amelie) sözündeki gibi yaşama çabasıdır “an”da kalmak.

Akıllı telefonları, akıllıca kullanabilmek, “vukufi zamani”yi zedeleyebilecek tüm bildirimleri kapatmak ve onun bizi kullanmasına izin vermemek…

İnsanların neredeyse tamamı, “an”ı hissetmek, değerlendirmek veya yaşamak yerine gelecekte gezinirler. Dersteki öğrenci, ders sonunda buluşacağı arkadaşını; anne, yemeğini yaparken okuldaki çocuğunu; işadamı, namaz kılarken yarınki ödemelerini; sınavdaki öğrenci, alacağı kötü notu babasına nasıl açıklayacağını düşünmekten “ibnü’l vakt” olamaz bir türlü…

“Zaman hissetmektir; ne kadar çok hissedersen o kadar yavaş akar” mucibince, “an”da kalmak zamanı bereketlendirir.

Günümüzde “an”da kalmanın birincil şartı, gereksizse ekranları kapatabilmek, bildirimleri açmamak ve gerektiği kadar zaman ayırmaktır. Mahalle baskısına aldırmamak, “Kim ne der?” kaygısına düşmemek, hiç kimseyi memnun etmeye çalışmamaktır.

Bir yemeğin lezzeti, bir sohbetin koyuluğu veya bir çocuğun sevecenliği ancak bu şekilde fark edilebilir.

“Bir niyete odaklandığınız zaman zihniniz ve bedeniniz o yöne doğru gitmeye başlar. Bu psikolojinin temel kuralıdır. Odaklandığınız şeyden daha çok alırsınız.” — Joe Vitale

Kısa vadede zorluklara katlanılması ve uzun vadeli kolaylıkların hedeflenmesidir “ibnü’l vakt” olmak…

İftara beş dakika kala, sofrada; yiyeceği yemeklere odaklanmak yerine, tefekkürü, duayı ve diğergamlığı artırmaktır “vukufi zamani”…

Ramazan Kayan hocamızın güzel ifadesiyle; “Artık negatif değil pozitif odaklanmaya muhtacız… ‘İbnu’l-vakt’ olmak zorundayız… ‘An’ın vacibine odaklanmalıyız… Sorun ve sonuç odaklı değil, sefer odaklı hayatı okumalıyız…”

Aykut GÜL

Medium | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Tüm Yazılarım | Yazılarım Hakkında | Youtube | Twitter

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim