GR Stocks / Unsplash

Dualarımızda Ne Kadar Samimiyiz?

Aykut Gül
2 min readApr 18, 2022

--

“Eğer nasip değilse, insan dua etmeye bile üşenirmiş.” Gerçekten de öyle… Bir şeyi gerçekten istiyorsanız bu mutlaka dualarınıza yansır. Dualardaki ısrar ve tekrar ile tüm kalbinizle istemek, duanın kabulünün ön şartları…

Kurtulmak istediğiniz bir hatalı alışkanlığınız veya sürekli işlediğiniz bir günah… Ama bir türlü içten ve ısrarcı dua gelmez. Çünkü gerçekten kurtulmak istemiyorsunuzdur.

Rabbimizi (cc) aldatamayacağımıza (haşa!) göre aslında kendimizi kandırırız. İster gibi yapıp mesuliyeti üzerimizden atabileceğimizi zannederiz.

Burada gerçek anlamda pişmanlık da olmadığından tövbenin kabulü de söz konusu olmaz. Dolayısıyla duanın da…

Çünkü gerçekte nefis, o kötü alışkanlığı devam ettirmek ister. Sadece vicdanınızın sesini rahatlatmak için kalbinize inmeyen, sadece dilde kalan ve bir defa yapılıp geçiştirilen dualar... Ne kadar da tehlikeli! Bundan herkes Allah’a sığınmalı…

Aşağıda yer alan, Socrates’in bir öğrenci adayına verdiği ders, istemenin ve sonuçta duanın nasıl olması gerektiğini gösterir:

Bir genç, Sokrates’e gelerek, bilge bir kişi olmak istediğini ve ne yapması gerektiğini sorar. Sokrates, genci bir göl kenarına götürür. Gencin kafasını aniden sıkıca tutar ve suya sokar, genç çırpınana kadar kafasını bırakmaz. Genç kendine geldiğinde dehşet içinde Sokrates’e bakar. Sokrates, suyun altındayken en çok istediği şeyin ne olduğunu sorar. Genç, “Tabii ki nefes almak!” der. Sokrates de, “Bilgeliği, başın suyun altındayken nefes almayı istediğin kadar istersen elde edebilirsin” der.

Duadaki ihlas, samimiyet, acziyet ve hüzün; insanı asıl kemalata erdiren şeylerdir. Duanın kabul edilmesi de değildir esas olan. Çünkü o Yüce Yaratıcı’nın (cc) takdiridir. Bize düşen kul olmaktır. Bu ise ancak dua ile gerçekleşir.

“En büyük endişelerinizi, en derin dualara dönüştürün.” sözü de belanın nasıl fırsata dönüştürülebileceğinin güzel bir ifadesi… En büyük endişe sizi dertli yapar, içiniz yanar ve sizin için iki yol vardır: Biri, şikayet ve isyan; diğeri ise derinliklerden gelen dualarla O’na (cc) iltica…

Allah (cc), “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!” (Furkan, 77) ayetiyle duadan beklenen faydanın ne olması gerektiğini bize bildirmiş. Dua etmek ya da etmemek… veya ediyor görünmek. Tüm mesele bu.

Duanızın kabulü, isteklerinizin hemen yerine gelmesi… Bunlar duanın ikincil çıktıları… Dua ederek almanız gerekeni almış oldunuz aslında…

Ellerinizi yüzünüze sürerken içinizde bir ferahlık hissetmediniz mi? İşte duanın sonucu… Rabbimizin değer verdiği kul oldunuz.

Başka bir şey beklemeyin. Dünyevi karşılığını görürseniz, bilin ki bu da duanın yan ürünüdür.

Asıl ürün O’nunla (cc) olan kurbiyet ve kulluk bilinci…

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim