Değişim Karşısında Ne Yapmalıyız?

“Değişime karşı durmak değil değişimi yönetebilmek”

Aykut Gül
4 min readJul 8, 2020

Bugün, 1980'lerden itibaren dünyada ve ülkemizde başlayan sosyal ve kültürel alanlardaki değişimin artan ivmesini her geçen gün daha fazla hissediyoruz.

1980'lere kadar ülke genelinde önemli ölçüde mahalle kültürü hakimdi. Mahallede yaşayanlar birbirlerini iyi tanır, dertlerini ve sorunlarını bilir ve en azından kulak verirlerdi bir şeyler yapabilmek adına. Mahalle bakkalının, muhtarın, her bir delikanlının belirli bir sorumluluğu ve duyarlılığı vardı mahallenin güvenliği konusunda.

Her evde telefon olmadığı için çok önemli olaylarda, komşunun telefonunu kullanabilmek bile bir bakıma sosyalleşme vesilesiydi. Telefon görüşmesi öncesinde ve sonrasında gündemdeki meselenin tartışılması ve paylaşılması psikolojik anlamda büyük rahatlama sağlardı.

Foto: Timothy Ries / Unsplash

Mahallenin yazlık sineması, mahallelinin ortak sosyal etkinlik alanıydı. Bugün abonelik vasıtasıyla ‘full hd’ televizyonlarda tek başına evde izlenen Oscar ödüllü filmlerden daha fazla ilgimizi çekerdi bu sinemalardaki filmler.

1990'ların başında evlerde telefonlar hızla yaygınlaşmaya başladı ancak sosyal yaşama etkisi bugünkü gibi etkili olmadı. 1990'ların ortalarından itibaren yayılmaya başlayan internet ve mobil telefonlar, sosyal hayatı ciddi bir şekilde dönüştürmeye başladı. Bu tarihten sonraki değişim ve etkileri konusunda şu tespitleri yapmak istiyorum:

  • Aslında, hayat tarzımızla ilgili olarak ilk değişim, özellikle sıcak bölgelerde klima kullanımı ile oldu. Sosyal hayattaki değişimde klimanın etkilerine uzmanlar pek fazla yer vermezler nedense. Doğup büyüdüğüm ve halen yaşamakta olduğum Adana’da klima kullanımının yaygınlaşması en az ekranlar kadar toplum hayatını etkiledi. Klima öncesi sıcak ve nemden
    dolayı kendisini dışarı atmak isteyen, bu şekilde sosyalleşen ve yürüyüşlerle hareketli olan insanlar klima ile kapalı mekanlara hapsoldu. Sıcak havalarda sokaklar boşaldı. Balkonlar kullanılmaz oldu. Bunun yanısıra gelişen televizyon teknolojileri ve programları ile bilgisayar teknolojileri, mobil cihazlar, akıllı telefonlar insanları daha çok evde kalmaya teşvik etti. Komşu, akraba ve arkadaş ziyaretleri neredeyse bitti.
  • Sosyal hayattaki bu değişimi, ABD ziyaretlerimde çok bariz bir şekilde gözlemlemiştim. 1986–1987 yıllarında ABD’de Southern Illinois Üniversitesi’ndeki eğitimim esnasında henüz bu kadar dijital bağımlılık olmadığı için sosyal ortamların dil öğrenimine sağladığı avantajları çok iyi kullanabilmiştim. Ancak daha sonra misafir öğretim üyesi olarak bulunduğum Ohio State Üniversitesi’nde bulunduğum dönemde, bu
    ortamların en aza indiğini gördüm. İnsan etkileşimi neredeyse ortadan kalkmıştı. Ekranlara olan bağımlılığın yanı sıra, marketlerde bile kasiyerleri kaldırmışlardı bir çok yerde. Bugün dil öğrenimi için yurt dışına gitmenin fazla bir anlamı kalmamış gibi.
  • Klimalar gibi doğal gazın yaygınlaşmasıyla birlikte evde tek odada yeme, içme, sohbet etme, ısınma vb. ortak faaliyetler giderek azaldı. Kışın her köşesi ısıtılan, yazın her köşesi soğutulan bir çok evde kendi özel alanlarımıza çekildik. Aslında bir arada oturduğumuzda bile kendi sanal alemimizde birbirimizden çok uzaklardaydık. Belki de binlerce kilometre
    uzaktaki başka bir kişiyle hem-hal oluyorduk.
  • Mobil cihazlar, akıllı telefonlar ve nihayetinde sosyal medya, ev ve işyerlerindeki iklimlendirme ortamları ile birleşince insanlar birbirlerinden iyice koptu.
  • Etkisi azalan televizyonu pandemi kurtardı ve az da olsa ömrünü uzattı desek yanlış olmaz sanırım. Artık avuç içlerimizde her şeyi, her yerde ve istediğimiz zaman izleyebiliyoruz. Eğlence ortamları o kadar fazla ki! Sanal hayat dışında kalan gerçek hayat bizi geriyor, sıkıyor ve bir an önce
    sanal ortamlara koşmamıza neden oluyor.
  • Bundan sonra beklenenler konusunda övgüler dizilse de aslında yukarıda sadece öncü etkilerini yaşadığımız değişimleri çok daha ağır ve olumsuz yönde hissedeceğiz. Teknoloji, insan bedeninin bir parçası gibi olacak. Verimlilik artışı ile çalışma süreleri çok kısalacak ve gelecekte en önemli mesele insanların boş zamanlarında nasıl meşgul edilecekleri olacak.
    Artan boş zaman ise her türlü kötülüğe imkan sağlayacak. Simone Weil’in dediğini gibi;

“Bütün günahlar, boşlukları doldurma çabalarıdır.”

Değişime karşı durmak ve engelleyebilmek mümkün olmadığına göre değişimi iyi yönetebilmek önem kazanıyor. Bu durumda birey olarak neler yapabiliriz?

  • Yaşamakta olduğumuz hızlı değişimin, verimlilik artışı gibi önemli yönleri çok fazla. Bunları mümkün olduğu ve gerektiği kadar hayatımıza uygulayabiliriz. Bunun için eğitim desteği almakta yarar var.
  • Bilgisayarlarda fare yerine klavyeye yoğunlaşmalıyız. Çünkü klavye üretmek, fare ise tüketmek içindir çoğunlukla… Dijital tüketim sonunda tükenmişliği beraberinde getiriyor.
  • Ekranları kontrol altında tutun. Sakın ekranlar sizi kontrol etmesin. Önceden belirlenen plan dahilinde ekranlarda olun, zaman kısıtları dahilinde çalışın ve bittikten sonra farklı dijital ortamlara dalmadan çıkın, ekranı kapatın.
  • Bildirimleri zorunlu olmadıkça kapatın. E-postalarınızı, mesajlarınızı ve diğer bildirimlerinizi siz müsait olduğunuzda kontrol edin ve yönetin.
  • Değişim, yürüme başta olmak üzere hareketli olmanın aleyhine işliyor. Bir çok işimizi yürürken yapmaya alışmalıyız.
  • Telefon görüşmelerinizi, önemli işlerinizi bitirdikten sonra, mümkünse açık havada yürüyerek yapın. Böylelikle bedensel ve ruhsal olarak daha sağlıklı olursunuz.
  • Dijital cihazların sahibi siz olun, onlar size sahip olmasın.
  • İhtiyaç duymadıkça yenilemeyin. Kullanmayacağınız özelliklere ‘ne derler?’ diye fazla ödeme yapmayın.

“Gösteriş ve şatafat, cahillikten kaynaklanan aşağılık kompeksini örtme çabasıdır.” — İlber Ortaylı

  • Sosyalleşmeyi, sosyal medyada aramak yerine, eskiden olduğu gibi yüz yüze, kalp kalbe sohbetler yapın.
  • Sosyal medyada geçen zamanınızın sınırlarını çizin ya da hesabınızı bir süre askıya alıp, gerçek dünyaya odaklanmaya çalışın. Eğer sonunda başarabilirseniz sosyal medyadan tamamen kurtulun.
  • Hızlı değişim, iş hayatını çok etkilemekte. Yeni şartlara hızlı adaptasyon için çok okumaya ve öğrenmeyi öğrenmeye çalışın.
  • Uyku yönetimi giderek daha fazla önem kazanıyor. Kaliteli uyku, sağlıklı hayat ve iş başarısı için olmazsa olmaz. Bu nedenle uyku düzeninizi korumaya çalışın.

“Korkarım ki bir gün teknoloji, insan etkileşiminin önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.” — Albert Einstein

Aykut GÜL

Diğer yazılarım için tıklayabilirsiniz.

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim