Depremde Huzur Arayışı

Huzuru yakalayabilmek için, gölgesinde oturmayı ve meyvesini yemeyi beklemediği ağaçlar yetiştirebilmeli insan.

Aykut Gül
3 min readFeb 28, 2023
Johannes Plenio / Unsplash

Huzur; dertlerin, zorlukların, gürültünün ya da insanı delirten sessizliğin olmaması hali değil… Tüm bu meşakkatler içinde dinginliği ve sükuneti yaşayabilmektir huzur. İşte deprem bize bunu öğretti.

Her an daha fazlasını istediğimiz rahatlık ve zevkler, depremle birlikte en acı şekilde kesilince, deprem bölgesinin dışında yaşayanlar dahi endişeye kapıldılar. Kimse hayatından, bundan sonra sürdüreceği yaşamın kalitesinden emin değil artık.

O nedenle bir çoğumuz, geçici mutluluklar peşinde koşmaktansa gerçek huzurun peşinde olmak gerektiğini farkettik…

Depremzedelerin yardımına koşanların da asıl amacı huzura kavuşmak. Vererek, yardım ederek, yaraları sararak gerçek huzuru yakalayabileceğini biliyor insanımız. Dopamin bağımlılığından sosyal bağların güçlenmesi ile gelen oksitosinin verdiği gönül rahatlığını ve huzuru istiyor insan.

Genel manadaki huzurun bir adım ötesi manevi huzurdur. Allah’a itaatin, O’na kul olmanın, O’nun önünde tazim ve acziyetle eğilmenin, secdede yaşanan büyük yükselişin, kamil insanda meydana getirdiği içsel rahatlamadır manevi huzur. Evlerimizin uzağında, zor şartlarda da olsa yapılan ibadetler ne kadar da değerli!

İnsan bilmeli ki huzur, yaşanan hayat tarzından çok hayatın anlamına, yaratışın gayesine vakıf olmaktadır.

Başarıya, kemiyete ve güce odaklanan insan, hem hayatın detaylarını ve hem de büyük resmi kaçırıyor… Oysaki sakin, dingin ve mütevazi bir hayat çok daha fazla huzur sağlıyor…

Deprem ve sonrasında insanlar endişeli… Artçı sarsıntıların neden olduğu korku, çocukların temel ihtiyaçları ve onların gelecekleri, çok sağlam olduğunu düşündükleri dünyevi servetlerin ve gücün, gerçekte “hiç” olduğunun “ayne’l yakin” fark edilmesi… Bunlar ve sayısız diğerleri endişeleri körüklüyor…

Oysaki endişelenmek, bugünün ve yarının problemlerini ortadan kaldırmadığı gibi huzurumuzu da alıp götürüyor.

Kalıcı huzuru yakalayabilmek için, gölgesinde oturmayı ve meyvesini yemeyi beklemediği ağaçlar yetiştirebilmeli insan.

Yusuf Has Hacib’in “Huzur istersen zahmet ile birlikte gelir. Sevinç istersen kaygı ile birlikte bulunur.” sözüdür meselenin özü.

Dünyanın faniliğini, bir gün her şeyi terk edeceğimizi, bu hayatta rüya içinde rüyada olduğumuzu anlamaktadır huzur. “Dünyevi şeylerin huzur vereceğini zannetmek huzursuzluğun kaynağıdır” der Ali Suad.

Deprem felaketi, tüm kibrimizi, benliğimizi ve bencilliğimizi almış olmalı. Aksi halde Bâkî’nin uyardığı gibi “Bir insan, kendini gurura kaptırdı mı, artık rahat denilen şeyi rüyasında bile göremez. Bütün ömrü, huzursuzluk içinde geçer.”

Dünya hayatında gerçek huzur, Muhyiddin Şekur’un dediği gibi inandığımız yolda inandığımız kişilerle beraber yürüyebilmekte… Depremle birlikte, yol yürüyebileceğimiz gerçek dostlar netleşti. Sayıları az da olsa…

Böyle anlarda çoğu zaman elinizden bir şey gelmez. Tüm yapmanız gereken sabırla beklemek… Hep söylendiği gibi, “Sorunlar trafik işaretleri gibidir, biraz beklerseniz ışık yeşile döner.”

İmam Gazali der ki “Dil, zikreder; akıl, dilin zikrettiğini düşünür; kalp de sükûne erer, mutmain olur ve huzur duyar.”

O nedenle “Kalpler ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur” (Ra’d, 28).

Her büyük imtihanda olduğu gibi bu felakette de “Bu da geçer ya Hû!” diyebilmekte işin sırrı.

Şundan emin olalım ki, “Allah, kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez” (Bakara, 286).

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Youtube | Twitter | Medium | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim