Değer Katan İyilikler

“Beden almakla, ruh vermekle doyar.” — Hayati İnanç

Aykut Gül
2 min readFeb 5, 2022

Otuz beşinde genç ve idealist bir akademisyen. Sabah mesaisinden bir saat kadar önce ofisine geçerken bölümün girişindeki kamelyada kitap okuyan bir Afrikalı genç görür. Selam verir, karşısına oturur ve tanışırlar. Genç, kendi bölümünde bu yıl henüz eğitimine başlamış olan Kamerunlu bir öğrencidir. Ona okuduğu kitabı, hedefleri, ailesi ve ülkesi hakkında sorular sorar. Sonra kendi iletişim bilgilerini ona verir ve her zaman arayabileceğini söyler.

Bir kaç gün sonra yine aynı vakitte ve aynı mekanda onu görür. Ofisine davet eder ve ona da bir Türk kahvesi yapar. Dersleri, ülkeye adapte olup olamadığı ve kaldığı yurt hakkında konuşurlar.

Ülkemizde kaldığı dört yıl boyunca o gencin her türlü sorunu ile ilgilenir, yönlendirir, değerlerimizi ona kazandırmaya çalışır ve iyi bir kariyer yapabilmesi için yakından veya uzaktan hep yanında olur.

Bu şekilde lisans eğitimini tamamlayıp ülkesine döner o genç. İrtibatları kesilmez. Genç akademisyen, mezuniyeti sonrasında da onu yönlendirmeye devam eder ve iş hayatında başarılı olması için karşılıksız mentörlük yapar.

O genç bir kaç yıl içerisinde, ülkesinde bir bakanlıkta üst düzey yöneticiliğe kadar yükselir. Kamerun ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha ileri boyutlara gelebilmesi için önemli projelere imza atar. Bugün o genç de ülkesinde bir çok gence mentörlük yaparak bayrak (iyilik) yarışını sürdürmektedir.

Brian Patrick Tagalog / Unsplash

Yukarıdaki hikaye gerçek hayata ve sosyal medyanın henüz çok yaygın olmadığı bir döneme ait. Bu hikayeden hareketle bazı çıkarımlar yapmak istiyorum:

  • İyilik sadece maddi güçle alakalı değildir. Çoğu zaman maddi olmayan iyilikler çok daha değerlidir.
  • İnsana yapılan yatırım çok uzun yıllar süren bir sadaka-i cariyedir. Yatırım yaptığınız kişi, onun yatırım yaptıkları ve etkinin bazen asırlarca sürebilmesi. Az koyup çok almak böyle bir şey sanırım.
  • Bir anlamda sürekli tohum saçmalı insan. Bir kısmı yeşermeyebilir ancak çoğu ürüne dönüşecektir.
  • Ülkemizde uluslararası öğrenci sayısı her yıl biraz daha artıyor. Onlar ülkemizin yumuşak gücü. Onlara maddi desteğin ötesinde ilgi göstermek ve değerlerimizi en iyi şekilde aktarmak hepimizin görevi.
  • Akademisyenler genel olarak öğrencilerine mentörlük için yeterince zaman ayırmıyorlar. Resmi danışman hocalar bile bu işi yük olarak görüyorlar. Oysa ki eğitimcinin birincil görevi bilgi yüklemesi yapmaktan çok gerçek anlamda eğitebilmektir.
  • Sosyal medya, gençlerin kendi aralarındaki ve akademisyenlerle olan etkileşimini en aza indirdi. Hikayedeki genç akademisyen, bugün olsa belki de, kulaklıklarıyla telefonuna gömülen o gence selam bile veremeyecekti. Gençler, sosyal etkileşime daha açık olmalılar.
  • Pandeminin de eklenmesiyle ilişkiler koptu. Gençlerin her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu mentörlük — danışmanlık, koçluk, akıl hocalığı — bugün neredeyse hiç kalmadı.
  • Sonuçta gençlerin psikolojik sorunları giderek büyüdü ve tamamen sosyal medya etkileyicilerine — influencer’larına — terkedildiler.

Yeniden değerlerimize dönme, sorumluluklarımızı hatırlama ve iyilik hareketleri başlatma vakti. Unutmayalım ki, “Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu daima açıktır.” (Şemsi Tebrizi)

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim