Büyüme Riski Olan Küresel Ölçekli Üç Büyük Sorun

Koronavirüs ile başlayan küresel ölçekteki sağlık problemi, pandemi ile giderek derinleşen ekonomik sorunlar ve nihayetinde her geçen gün ağırlığını hissettiren kuraklık… Her üçü de bir şekilde, birbiri ile ilişkili ve küresel düzeni ciddi anlamda tehdit eden önemli sorunlar.

Aykut Gül
6 min readJan 6, 2021

--

Koronavirüs Salgını

Yaklaşık bir yıldır Kovid-19 salgını ile mücadele veriyoruz. Tam kapanmaya gittiğimiz 2020 Mart ayına göre aslında daha ağır bir şekilde yaşıyoruz salgını. Ancak şu an sahip olduğumuz en önemli avantaj, başlangıca göre belirsizliklerin bir nebze de olsa azalmış olması. Salgının başında marketten gelen her ürünün en dış ambalajından neredeyse özüne kadar temizleyici ile temizlenmesi söz konusu iken bugün maske, mesafe ve temizlik ağırlıklı olarak tedbirler daha yönetilebilir hale geldi. Başlangıçtaki belirsizlik çok daha fazla olduğundan kaygı ve depresyon da daha fazla olabiliyordu.

Foto: Mika Baumeister / Unsplash

Bugün ise sürekli olarak yeni ve pek de tutarlı olmayan bilgiler var her iletişim kanalında. Bazen, aşının bu işi çözeceği gibi iyi haberlerle moraller yükselmekte, piyasalar bir miktar da olsa yükselişe geçmekte; ardından mutasyon haberleri ile psikolojiler yeniden bozulmakta, ümitler yerini ümitsizliğe bırakmakta… Uzman görüşleri, algı operasyonları, dijital kölelik iddiaları, yeni küresel düzen gibi bir çok konu her yerde yoğun ilgi çekmekte, toplumsal travma giderek daha da derinleşmekte…

Ekonomik Sorunlar

Küresel ölçekte, pandemi öncesi zaten var olan ekonomik sıkıntılar, koronavirüs ile giderek ağırlaştı. Özellikle karantina tedbirleri neticesinde toplumsal hareketlilik en aza indi, sosyal alanlar büyük çapta boşaldı, bir çok işyeri kapandı ve işsizlik tırmanışa geçti. Devletlerin sosyal ve ekonomik destekleri ile bir şekilde bugüne kadar gelindi. Ancak bir çok ekonomik sıkıntı ötelendi, ertelendi veya halının altına süpürüldü. Artık dünya, tabiri caizse denizin tükendiği noktaya doğru yaklaşıyor. Bu yüzden bir çok ülke kapanmaya karşı çıkıyor, ekonomik hayat durmasın diye mücadele veriyor. Ancak hemen akabinde vaka ve ölüm sayılarının tırmanmasıyla zorunlu olarak daha ağır bir şekilde karantinaya giriyor ve ekonomik sorunlar katlamalı olarak artış gösteriyor. Bunun ne zaman sona ereceği ve düze çıkılabileceği ise önemli ölçüde aşı, mutasyon ve sonuçta pandeminin sona ermesi ile bağlantılı.

Kuraklık

Ülkemizin bulunduğu coğrafya, hem önemli avantajlara hem de büyük dezavantajlara sahip. Bir yandan, Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun dediği gibi, “Anadolu, kuraklıkla yok olmuş medeniyetlerin mezarlığıdır”. Öte yandan Mezopotamya gibi bereketli hilalin çıkış noktasında yer alır.

Bilindiğinin aksine ülkemiz su zengini bir ülke değil… Su fakiri de değiliz. Tam sınırdayız. Yarı kurak iklim özelliği taşıyoruz. Bu yüzden dönemsel olarak gelen kuraklık, bizi belirli ölçülerde etkiliyor.

Kuraklık denildiğinde, meteorolojik, hidrolik ve tarımsal gibi farklı kuraklık kavramları var. Bu tür teknik konulara bu yazıda mümkün olduğu kadar yer verilmedi.

Genellikle baraj seviyelerindeki kritik seviyelere yaklaşıldığı haberleri, evlerde su tasarrufuna gidilmesi gerektiği, aksi halde su kesintilerinin gündeme gelebileceği, dolayısıyla kentsel ve evsel su tüketimi konuşulsa da, nihayetinde aslında asıl sorun tarımsal kuraklık… Bugün için henüz kriz denebilecek bir tarımsal kuraklık söz konusu değil. Ancak Ekim-Aralık 2020 döneminde yağışın, ortalamanın yarısına ulaşamadığını ifade ediyor uzmanlar. Barajlardaki su seviyesi de, bir çoğunda kritik eşiğe çok yakın… Baraj göllerindeki hayatın son ermemesi gerektiği düşünüldüğünde kullanılabilir su miktarı çok daha azalmakta.

Foto: Frankie Lopez / Unsplash

Kullanılan suyun %70'i tarımsal üretimde… Bu nedenle en büyük tasarruf fırsatı, başta yüzey sulama yönteminden mümkün olduğu ölçüde vazgeçerek ve basınçlı sulamayı tercih ederek, tarımda kullanılan suyun azaltılması. Öte yandan israf edilen gıda ürünlerinin üretiminde kullanılan su miktarı da hesaplandığında bir başka boyut ortaya çıkmakta. İsraf edilen bir dilim ekmek veya bir kap pirinç pilavının tarımsal su karşılığının tonlarca su olduğunu bilmek gerekiyor.

Dünyada 8 milyara yaklaşan nüfusun yaklaşık olarak bir milyarı aç… Özellikle mineral ve vitamin bakımından yetersizliği (gizli açlık) de dikkate alırsanız, bağışıklık sistemi çok kötü olan ve koronavirüs riski daha fazla olan önemli bir nüfus var.

Ekim döneminde düşen yağış çimlenme bakımından önemli. Yer yer bu konuda sorunlar yaşansa da genel bir tarımsal kriz ortamı yok henüz. Bundan sonra düşecek olan yağış ve kar önemli sonraki aylar açısından. Ayrıca toplam yağıştan daha da önemlisinin yağışların hangi dönemlerde ve ne yoğunlukta düştüğüdür. Yeterli ve zamanında düşen bir yağış rahmet ve bereket olabilirken, kısa zamanda gelen bir sağanak yağış felaketlere yol açabilmekte.

Pandemi dolayısıyla 2020 yılında artan temizlik kaygısı ve ihtiyacı ile evsel su tüketiminde artış oldu. Karantinadan dolayı evlerin bahçelerinde artan sebze yetiştiriciliği de suyun daha fazla kullanılmasının yolunu açtı.

Bununla birlikte, Tarım ve Orman Bakanımızın açıklamalarına göre, tarım sektörümüz, 2020 yılının ilk dokuz ayında %5,3 büyümüş, tarımsal hasılamız %20 artmış, tarım ve gıda ürünleri ihracatımızda ise yılın ilk 10 ayında %5 artış göstermiş, bitkisel üretimde 7 Milyon ton artışla 124 Milyon tona ulaşmıştır. Bu başarının pandemiye rağmen olması daha da önemlidir.

Aslında asıl sorun bugünden çok gelecekle alakalı. Küresel ısınma nedeniyle; su fakirliği sınırında olan, tüketim talepleri sürekli artan bir ülke olarak önümüzdeki yıllarda su kıtlığı çekebiliriz. O nedenle kısa vadeli çözümler yerine orta ve uzun vadeyi kapsayan eylem planlarına ihtiyaç var.

Sonuç

Pandemi döneminde, tarım, gıda ve çevre konularının hayati önemi fark edildi. İmkanı olan sınırlı sayıda insan, kentsel alandan kırsal alana kaydı. Bugün hala bir çok insan tarımsal üretime, yeşil bir çevreye dönmek istiyor. Kısa vadede, bu kesime yönelik teşvikleri başlatmanın aslında tam zamanı. Özellikle de gençlerin bu seçimi yapmaları için daha kapsamlı sosyal ve ekonomik destekler sağlanabilir. Orta ve uzun vadede ise gençlerin tarımı terk etmelerinin temel nedenlerinin ortadan kaldırılması, hem gıda güvencesi ve hem de kentsel yükün azaltılması bakımından gerekli.

Tarım, gıda ve çevre alanlarında yapılması gerekenler çok kapsamlı olduğu için ayrı bir yazı konusu olabilir. Ancak bu kaynakların önemini parasal olarak ölçmenin mümkün olmadığı bilinmelidir.

Para, sonunda asli değerine (sıfıra) döner ancak gıda hayati önemdedir. Petrol denizinin üzerindeki çok zengin Katar’a uygulanan ambargoda, gıda, yenilginin veya teslim olmanın temel nedeni olabilirdi. Türkiye’nin gıda desteği ile bu ülke ayakta kalabildi.

Foto: Markus Spiske / Unsplash

Küresel ısınma, bölgesel krizler, nüfus hareketleri dikkate alındığında su başta olmak üzere gıda, çok daha kıt ve önemli hale gelecek. Ülkemiz bu açıdan iyi bir konuma sahip olmakla birlikte kronik alt yapı sorunları hızlıca çözülmeli.

Kısa ve orta vadede, kuraklık karşısında su yönetimi önemli. Mevcut su kaynaklarının, özellikle de yeraltı suyunun verimli ve dengeli kullanımı, tarımsal su ihtiyacının azaltılabilmesi için sulama yöntemlerinin değiştirilmesi ve ürün desenlerinin yeniden çalışılması, su hasadının gündeme alınması, su sarnıçlarının tekrar keşfedilmesi ve evsel su tüketimi başta olmak üzere su israfının azaltılması başlıca konular.

Fazla su tüketen bitkilerin üretimi, bölgesel su dağılımı dikkate alınarak yapılmalı, çok zorunlu olmayanlar azaltılmalı. Kentsel alandaki yeşil alan çalışmalarında da bu gerçek göz önünde bulundurulmalı.

Kuraklık bahsinde iki boyut var: Su arzı ve su talebi… Yağmur ve kar şeklinde inen su için insanoğlunun dua etmekten başka çaresi yok. Ancak bu suyun kullanımından önce iyi depolanması, biriktirilmesi, sağlıklı aktarımı gibi konularda yapılabilecek çok iş var. Böylece su arzını bir ölçüde artırabiliriz.

Su talebi noktasında ise tasarruf ve israf boyutlarında insanların alışkanlıkları değiştirilmeli. Su fiyatlandırma politikaları yeniden belirlenmeli. Yeraltı suyu gibi kamusal mal niteliğindeki kaynakların kullanımı devletçe daha sıkı kontrol edilmeli.

Bahsedilen bu üç sorun (sağlık, ekonomi ve kuraklık) konuları birbirleri ile sıkı bir ilişki içinde ve bu nedenle iyi bir koordinasyonla ele alınmalı. Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu’nun oluşturulmuş olması bu bakımda çok önemli.

Sonuçta, sağlık için iyi beslenilmeli. İyi beslenme ise sağlıklı gıdanın üretimi ve arzı mümkün. Bu gıdanın temini için alım gücünün olması önemli. Gıda güvencesi ise tarımsal kuraklık ile doğrudan ilgili. Kuraklığa bağlı olarak gıda üretiminde yaşanabilecek bir kriz, gıda ürünlerinin talep esnekliğinin yüksekliğinden dolayı fiyatların aşırı yükselmesine neden olabilir. Bu ise sosyoekonomik krizler demektir.

Bu risk, ülkemiz açısından bugün çok düşük olmakla birlikte geleceğe yönelik tedbirler mutlaka şimdiden alınmalı. Küresel ölçekte ise bu tehdit, ülkemizle kıyaslandığında daha büyük boyutlarda olabilir.

Aykut GÜL

http://aykutgul.medium.com

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim