Boşlukları Doldurmak

Aykut Gül
2 min readAug 6, 2023

Hz. Ömer (ra)’a göre insanları tanımanın ölçüsü, onlarla alışveriş, yolculuk ve komşuluk-arkadaşlık yapmış olmak…

Modern hayat tarzı, tüm bunları zorlaştırdı. Bireyselleşen, yalnızlaşan insanın, sosyal etkileşimin azalmasıyla, tanıyabildiği bir kişi neredeyse kalmadı…

Aslında insan kendisini bile tanıyamıyor çoğu zaman. Rahat ve daha az sıkıntılı dönemlerde gerçek kendimizle yüzleşemiyoruz. Ancak bazı dertler, musibetler üst üste geldiğinde, dayanıklılığımız, tevekkülümüz, problem çözebilme gücümüz, diğergamlığımız ve kulluğumuz ortaya çıkıyor.

İnsan hep mutluluk peşinde… Oysaki mutluluk, peşinde koşarak yakalanabilecek bir şey değil… Mutluluk, olsa olsa, bir amaç uğruna yapılan çabaların bir yan ürünü olarak kendiliğinden gelir. Bir kelebeğin omzunuza konması gibi… Sakin ve dingin değilseniz o kelebek size yaklaşmaz.

İnsanların ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar giderildikçe insan mutlu olur. Ancak temel ihtiyaçlar karşılansa da insanlar yine de tatmin olmazlar. Daha aşırı zevk ve lezzetlerin peşinden koşarlar. Bazı insanlar, bir zaman sonra, istedikleri her şeyi fazlasıyla elde ederler. İşte o zaman içlerindeki derin boşluğu fark ederler. Bu boşluk, maddi kazanımlarla ve tüketimlerle dolamayacak olan manevi boşluktur.

Bu boşluğu doldurma arayışına ve gayretine girenler, bu süreçte mesafe alabilenler kendilerini kurtabilirler. Bunu yapamayanlar ise adına belki de tükenmişlik sendromu dediğimiz bir girdabın içine düşer ve helak olurlar.

Huzursuz, kararsız, rahatsız, ne yaptığını bilmeyen anlamında İngilizce’de ‘restless’ kelimesi vardır. Bu tür insanlara modern hayatta giderek daha fazla rastlıyoruz.

Bazı insanlar kendileriyle kavgalı gibi… Bunu doğal olarak etrafına da yansıtıyorlar. Çoğu insan işinden veya iş ortamından memnun değil. İşini veya ortamını değiştirdiğinde her şeyin düzeleceğini savunurlar. Aslında çoğu zaman sorunun kaynağı kendi zihnimizde, kendi kalbimizde… Başka bir ülkeye bile taşınsanız, kendinizle birlikte gideceksiniz. Zihninizdekiler, kalbinizdekiler… Hepsi sizinle gelecek… O halde değişmesi gereken fiziksel çevre, iş ortamı veya sosyal ortam değil, çoğunlukla kendinizsinizdir. İnsan bunu genellikle uzun yoldan, her birini deneyimleyerek anlar.

Yazının girişindeki, Hz. Ömer’in insanları tanıma konusundaki kriterleri önemli olmakla birlikte sanırım öncelikle işe kendimizden başlamalıyız.

Son yazımda yer verdiğim Blaise Pascal’ın sözünü bir kez daha hatırlayalım: “İnsanlığın tüm sorunları, insanın bir odada tek başına sessizce oturamamasından kaynaklanır.”

Evet, tek başımıza, sessizce, kendimizle baş başa kalamamak en büyük sorunumuz. Kendi iç dünyamızı seyredebilsek her şeyi daha iyi anlayacak ve gayretlerimizi daha doğru yönde sarf edebileceğiz.

Önce kendi iç boşluğumuzu, sonra sosyal boşluğumuzu daha anlamlı bir şekilde doldurmak olmalı asli görevimiz…

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim