Beşeri Sermaye Dendiğinde Sadece Gençler Akla Gelmemeli

Bir çok ülke meselesinin temelinde beşeri sermayenin atıl kalması ve yeterince verimli kullanılmaması yatar

Aykut Gül
2 min readAug 22, 2022
Foto: RR Abrot / Unsplash

Hayatın her bir dönemi kendince güzel ve fırsatlarla dolu. Tüm mesele hayata nasıl baktığınızla alakalı.

Bazıları, çocukluğunda da, gençliğinde de, olgunluk çağlarında da ve nihayet yaşlılıkta da hep bir şikayet, sürekli eleştirme, asla yetinmeme, sahip olduklarını başkaları ile kıyaslayarak hayıflanma halindedir.

Bazıları ise hep iyimser, elindekilerle yetinmeye çalışan ve şükür halinde kimselerdir.

Diğer bir grup ise gençlikte biraz daha sorgulayıcı ve şekva olsalar da yaş kemale erdikçe, tecrübelerinin ve değerlerinin bir sonucu olarak daha mütevekkil, şakir ve teslimiyetçi olurlar.

Bu üçüncü grupta yer alanlar, her gün biraz da ileri gidebilme gayreti içindedirler. Geçmiş hatalarının pişmanlığını duymakla birlikte, hesaplaşmalarını yapıp, gerekli dersleri aldıktan sonra yollarına devam ederler. Hayatın amacının sürekli bir tekamül olduğunu bilirler.

Gerçekten de kırklı ve ellili yaşlar en üretken yaşlardır. Hem maddi hem de manevi açıdan… Gençlik yılları kadar olmasa da hala enerjik ama aynı zamanda çok iyi tecrübeye sahip olunan belki de en değerli dönem.

Ancak yakın zamana kadar maalesef ülkemizdeki yanlış emeklilik politikaları, insanları en verimli dönemlerinde sistemin dışına itti.

Kırk yaşından önce emekli olan ve yarım asırdır hiç bir şey üretmeden emekli maaşı alan bir çok insan var.

Dahası bu insanların çok azı dışında önemli bir kısmının kahvehane köşelerinde zamanlarını öldürdüklerine şahit oluyoruz.

Aslında resmiyet dışında emeklilik diye bir kavram olmamalı insan hayatında. Bir görevden emekli olunabilir ancak bu her şeyi bırakıp eleği asmak anlamına gelmemelidir. Bu dünya bir imtihan ve mücadele sahası olduğuna göre son nefese kadar bu toplum için bir şeyler yapma gayreti devam etmelidir.

Son seferi olarak ilk İstanbul kuşatmasında katılan ve Topkapı Surlarının önüne defnedilen Hz Eyüp el-Ensari’yi (ra), hasta ve yaşlı halde Allah yolunda mücahedeye götüren şey neydi?

Bunu söylediğinizde “Ne yapabilirim ki?!” veya “Elimden ne gelir ki?!” diyenlerin çoğunlukta olduğunu görürsünüz. Aslında problemin kaynağı bu sorunun bizzat kendisidir. Dert etmeyen, başkalarının demesiyle belki zoraki ayağa kalkabilecek olanlar genelde bu tepkiyi verirler.

Oysa ki milletin, ümmetin ve insanlığın gidişatı konusunda rahatsız olanlar, kendilerinin ne tür katkı ortaya koyabileceklerini de bilirler.

Önemli olan kimseden bir işaret beklemeden, kendi SWOT analizini yaparak, hangi konularda hizmet üretebileceğini belirlemeli ve sürekli bir arayış içinde olmalıdır.

Herkesin kendi özel şartları vardır ve kişi buna göre uyum yeteneğini geliştirmeli, şikayet etmeden elinden gelenin en iyisini ortaya koymalıdır.

Bu aşamaya gelebilenler ise genellikle münferit hareket etmek durumunda kalmakta ve yeterince üretken olamamaktadır. Çünkü bu konuda iyi bir kurumsal alt yapıya sahip sivil toplum kuruluşu çok azdır.

Bugün STK’ların tamamına yakını ihtiyaç sahiplerine balık vermekte, neredeyse hiç biri balık tutmayı öğretmemektedir.

Yazının başında bahsettiğim orta yaş grubunda yer alan ve çoğunlukla atıl durumda olan beşeri sermayenin organizasyonu ve harekete geçirilmesinde sivil toplum kuruluşları mutlaka aktif rol oynamalıdır.

En değerli kaynağımız olan insan kaynağımızı, arz ve talep yönlü olarak çok iyi analiz ederek sınıf atlamanın eşiğinde olan ülkemize kazandırmak önceliğimiz olmalıdır.

Aykut GÜL

aykutgul.medium.com

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim