Bazen Ertelemek Pişmanlıkları Önler

“Boğaz dokuz boğum” sözü aslında, bir sözü söylemeden iyi hesap yapılması ve makul bir sürenin geçmesi gerektiğini anlatır. Ancak klavyelerimizde dokuz boğum yok. Tek bir tık yetiyor.

Aykut Gül
3 min readFeb 12, 2021

Hayat bir denge üzerindedir. Bu konuda ayrı bir yazıyı yayınlamak üzere hazırladığım için fazla derinleştirmeden ve denge vurgusu üzeriden “erteleme” konusuna devam edelim.

Temmuz 2020'de yayınladığım “Ertelemeyi Bıraktığınızda Hayatınızdaki Değişime İnanamayacaksınız!” başlıklı makalem ile bu yazımın çeliştiğini düşünmeyin. O yazıda ertelemenin olumsuz yönlerine vurgu yapmıştım.

Bu konuda, John Perry’nin “The Art of Procrastination — Erteleme Sanatı” kitabını henüz okumamakla birlikte okuma listemde beklemede.

Erteleme, genelde istenmez. Zaman yönetiminde geniş yer verilen en büyük zaman tuzağı… Ancak her şey, her zaman ak ya da kara olmaz. Gri tonlar vardır hayatta. Bu nedenle, ertelemenin iyi olduğu, hatta elzem olduğu durumlar daha az da olsa vardır.

Günümüzde insanımızın hayatını karartan iki önemli husus: Hız ve haz… Sürekli olarak bir şeylere yetişebilme çabası, kapitalizmin dayattığı insani olmayan rekabet; daha az düşünmeye ve daha hızlı hareket etmeye zorlamakta. Aslında bunun arkasında sınırlı ömür karşısında, hızlı ve hazlı yaşayarak dünya nimetlerinden daha fazla yararlanma arzusu yatıyor.

Foto: Valentin Salja / Unsplash

İşte bu aşamada, bazı kritik kararlar alırken, Mark Twain’in “Bugünün işini yarına bırakma, mümkünse ertesi güne bırak” sözüne katılmamakla birlikte, belirli bir süre ertelemek hayat kurtarabiliyor.

Özellikle sosyal medyada çok hızlı değişen bir gündem var. Gündemden geri kalmamak adına, sosyal medyayı sürekli takip etmek, gündem değişmeden o konuda sıcağı sıcağına bir şeyler yazmak bizi hata yapmaya zorluyor. Sanal ortamlarda, birbirini tanımayan insanlar, tanısa bile yüz yüze olmadığından istedikleri gibi yazabilmekte… Bu durum çoğu zaman linçe dönüşebilmekte ve insanları sanal idam sehpasına çıkarabilmekte. Bunun örnekleri giderek artıyor. Her gün birileri, herkesten hızlı olmak veya ilk tepkiyi koyabilmek adına, bir tıklamayla büyük pişmanlıklara yol açabiliyor. “Maksadını aşma”, “kastının o olmaması”, “yanlış anlaşılma” gibi ifadelerle her gün durumu düzeltmeye çalışan insanları görürsünüz. Gerçekten de çoğu zaman maksadı o olmasa da, sadece kelimelere ve imojilere dayalı iletişim yetersiz kalmakta. Buna art niyetler ve ön yargılar da eklenince, ortaya çıkan selin önünde durulamıyor.

“Boğaz dokuz boğum” sözü aslında, bir sözü söylemeden iyi hesap yapılması ve makul bir sürenin geçmesi gerektiğini anlatır. Ancak klavyelerimizde dokuz boğum yok. Tek bir tık yetiyor.

Bir dostum, dedesinden, “Bir şeyi söylemeden önce bir defa olsun yutkun” dediğini aktarır.

O nedenle, e.posta, sohbet, sosyal medya vb sanal etkileşimlerde, hızı düşürmek, önemli konularda fren yapabilmek, boğazdaki dokuz boğumu bir şekilde parmaklarımıza da uygulamak zorundayız.

Medium yazılarımın genellikle bir demlenme süresi vardır. Bazı kritik yazıların üzerinden bir gece geçmesini beklerim. Bu sürede farklı bir bakış açısı kazanır ve epeyce bir revizyon yaparım. Ancak bu süre, mükemmeliyetçilik kaygısı ile uzarsa, o zaman “erteleme” hastalığı ortaya çıkar ve size zarar verir. Önemli olan dengenin korunması.

Bazı önemli e.postalarda da beklemeyi tercih ederim. İlk gördüğümde aşırı duygusal tepki verebileceğime inandığım e.postalarda mutlaka “ertele” seçeneği ile bir gün sonraya atarım. Bu şekilde hep iyi sonuçlar almışımdır.

Özellikle alışveriş bağımlıları için “erteleme” çok değerli. Bugün almak üzere sepete koyduğunuz malların, ertesi gün muhtemelen hiç birini almak istemeyeceksiniz. Sanal alışverişlerde, işlem kolaylığı, can sıkıntısı, para ile sıcak temasın olmaması, etkili pazarlama ve promosyon taktikleri; sizi tuzağın içine çekerken belki de tek ilacınız “erteleme”…

Son günlerin modası olan dopamin detoksu veya diyetinde de “erteleme” işin sırrı. Bugün peşin elde ettiğimiz hazlar, sonrasında pişmanlığa dönüşüyor.

Ancak bu, her zaman “erteleme” iyi demek değildir. Başta söylediğim gibi, kritik konular dışında, rutin işlerde, ertelemeden, hızlı değil ama seri yol almak önemli.

Genel olarak ertelemeye hayır, ancak özel durumlarda, istemesek de kendimizi frenleyebilmek için erteleme iyi bir seçenek. Aslında ertelememek gereken durumlarda hep ertelemek isteriz. Ertelememiz gereken zamanlarda da hemen gereğini yapmak arzusu ile yanıp tutuşuruz. O halde, önemli olan, şartlara göre, kendi öz disiplinimizi sağlamızdır.

Başta söylediğimiz gibi hayatta önemli olan dengenin sağlanması. Doğru-yanlış, iyi-kötü, hak-batıl ayırımını yapabilmek için mutlaka akıl ve kalp, feraset ve metanetle, birlikte hareket etmek durumundadır.

“Öfkenin en iyi ilacı ertelemektir.” — Seneca

Aykut GÜL

http://aykutgul.medium.com

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim