Foto: Mohammed Ibrahim / Unsplash

Asıl Dram Gazze’de mi?

“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz…” (Ankebut 69)

Aykut Gül
3 min readNov 19, 2023

--

Tam 44 gün geçti… Ama nasıl geçti? Bir kısım dünya için, ölü ve yaralı istatistikleri ile aksiyon karelerinden ibaretti… İslam dünyası içinse acılarla dolu çaresizlik günleri… Siyonist rejimin işgali tüm şiddetiyle devam ediyor. Hastane, okul, ibadet yerleri ve sosyal alanlar… Hasta, çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden…Hiçbir savaşta yapılmaması gereken ne varsa yapılıyor ve bunun dozajı da her geçen gün artıyor.

Peki yıllardır bu işkence ve aşağılanmaya muhatap olan Filistinliler nasıl ayakta kalabiliyorlar?

“Güçlü olmak tek seçeneğiniz oluncaya dek, ne kadar güçlü olduğunuzu asla bilemezsiniz” der Bob Marley… Bu, Filistinlilerin güçlü olmalarının bir sebebi…

Fakat asıl sebep, Rabblerine olan tevekkülleri… Neredeyse yayınlanan her videoda, “Hasbünallah veni’mel vekil” — Allah bize yeter, O ne güzel vekildir — diyen bir Filistinli görürsünüz…

İnsanlık adına ses vermesi beklenen Batı dünyası, ateşkesi bırakın, İsrail’in pervasızlığını teşvik ediyor. İslam dünyası ise birlikte hareket edemiyor, ortak tepki koyamıyor. Netenyahu’nun, “Arap liderlere şunu söylüyorum; çıkarlarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmalısınız… Sessiz kalın” sözlerine hiçbir Arap liderinden tepki gelmedi. Demek ki çıkarları, iktidar kaygıları, çocuk ölümlerinin önüne geçti… Daha da acısı sessiz kalacakları biliniyordu — nasıl esir alınmışlarsa?! —

Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşlardan medet bekleniyor. Oysaki BM’nin yapısını yıllardır sorgulayan ve dünya beşten büyüktür diyen Cumhurbaşkanımızın haklılığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Yeni ortaya çıkan ve bundan iki hafta kadar önce, İsrailli rehinelerin ailelerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdıkları mektupta, “Bölgenin büyük güçlerinden birinin lideri ve Orta Doğu’da geniş etkisi olan biri olarak büyük destekte bulunabileceğiniz eşsiz bir konuma sahipsiniz” diyerek, kendi başbakanlarından göremedikleri ilgi ve yardımı Cumhurbaşkanımızdan beklemeleri ibretlik bir durum…

İslam dünyasının dibe vurduğu, samimi Müslümanların öfkelerinin kabardığı, iki yüzlülerin kendilerini açık ettiği çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Ancak biliyoruz ki Louis L’amour’un dediği gibi “Her şeyin bittiğini düşündüğünüz bir an gelir. İşte o an başlangıçtır.”

Foto: Gazze Protestosu, Londra, İngiltere / Austin Crick / Unsplash

Sizce dram Gazze’de mi yaşanıyor yoksa dünyanın geri kalanında mı? Batının tutumunu neden yadırgıyoruz ki?! Asıl dram İslam ülkelerinin yönetimlerinde değil mi? Aslında bunu farketmek bile hayırlı bir sonuçtur…

Şahsen dibe vurduğumuzu düşünenlerdenim. Bundan sonrası denizin dibinden yukarı doğru hızlı bir çıkıştır. Aksi halde bu vaziyette çok uzun kalamaz ve oksijensizlikten ölürsünüz.

Vehn hastalığı, güç birliğini sağlayamamak, koordinasyon ve organizasyon yetersizliği İslam dünyasının en büyük eksiklikleri.

İslam ülkeleri ve sivil toplum, olaylar karşısında proaktif değil reaktif durumdalar. Öncesinde pozisyon alma, gündemi belirleme, birkaç hamle sonrasının planını yapma durumu maalesef ki hiç olamadı. Hep bir tepkisellik, sağduyuyla değil öfke ve telaşla hareket etme söz konusu…

Şu an için en büyük tehlike, işgali ve ölümleri kanıksamak, sıradanlaştırmak ve sonunda duyarsızlaşmak… Boykotun kısa zamanda etkisini yitireceğini düşünmeleri de bu yüzden değil mi?

Böl-parçala-yut politikası sürüyor… ve Gazze, kuzey ve güney olarak bölünüyor. Nihayetinde asıl amaç, Batı Şeria’yı da ilhak edip Nil ve Fırat arasındaki bölgeyi kapsayan ve arz-ı mev’ud olduğuna inandıkları topraklara sahip olmak. Buna ülkemizin güneyinin bir kısmı da dahil.

Yapılması gereken; öncelikle şikayet etmeyi bırakarak güç birliği oluşturmak ve eldeki zengin kaynakları harekete geçirmek…

Rabbimiz demiyor mu ki, “Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz…” (Ankebut 69).

“Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir beden gibidir” hadis-i şerifini duymayan, bilmeyen müslüman var mıdır?

O halde konfor alanımızdan çıkmak ve mü’min feraseti ile hareket etmek durumundayız. Sonunda inanıyoruz ki Rabbimiz nurunu tamamlayacaktır. Önemli olan bizim nerede durduğumuz, neleri dert edindiğimiz ve enerjimizi ne için harcadığımız…

Sonuçta zaferden değil seferden sorumluyuz, değil mi?

İmam Gazali’nin dediği gibi, “Say ki öldün! Yalvardın, yakardın, sana bir gün daha verildi. Bugünü o gün bil, öyle yaşa.”

O halde büyük pişmanlıklar öncesi, bize verilen bu fırsatı iyi değerlendirelim.

Hem kazançların hem de kayıpların büyük olduğu günlerdeyiz. Doğru kararlar ve gayretimiz iki cihan saadetini getirecektir.

Aykut GÜL

Dünya Gazetesi Köşe Yazılarım | Tüm Medium Yazılarım | Yazılarıma Ücretsiz Abone Olun | Medium’a Ücretsiz Katılın | Yazılarım Hakkında

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim