Kai Bossom / Unsplash

Allah İçin Bir An Durun…

“İnsan, zamanı durdurmak istediği yere aittir.”

Aykut Gül
3 min readMar 20, 2022

--

Giderek vites yükselttiğimiz bir zamanda, aslında ömrümüzün sonuna daha hızlı bir şekilde yaklaşmakta olduğumuzun hiç farkında değiliz. İnsanoğlu hem ölmek istemiyor hem de hayatı yaşayamıyor, hissedemiyor ve son hızla kendi sonuna doğru koşuyor.

Yoğun metropol şartlarında koşuşturan insanların telaşlarına ve endişelerine gözlerim takılmışken geçenlerde rastladım Tolstoy’un şu çarpıcı sözüne notlarım arasında:

“Eğer verebileceğim en önemli tavsiyemin ne olabileceği sorulsaydı basitçe şunu söylerdim: Allah için, bir an durun, işinizi bırakın, etrafınıza bakın.”

Ömrü hep arayış içinde geçen, son anlarında İslam’ı kabul ettiğine dair kuvvetli emareler olan bu ünlü yazardan beklenebilecek, bugünün insanının yüzünde bir şamar gibi patlaması gereken bir söz. Hem de yüz yıl önce vefat etmiş bir kişiden ve bugünle kıyaslandığında her şeyin çok daha yavaş yaşandığı, dikkat dağıtıcıların yok denecek kadar az olduğu bir dönemden bahsediyoruz...

Yeri gelmişken, ilk baskısında alıp severek okuduğum ve hayatıma değer katan, Kemal Sayar hocamızın “Yavaşla!” kitabını burada anmak gerekiyor. Vites küçültme olarak da ifade edilen hayatı yavaşlatma akımları, hızdan yorulmuş Batı dünyasında çok popüler. Yavaş şehir, sakin şehir, yavaş yiyecek (slow food, fast food’a karşılık), yoga ve meditasyon tarzında; iletişim, ulaşım ve bilişimde gelinen baş döndürücü girdaptan çıkma çabaları giderek artıyor. Bizim kadim kültürümüzde zaten var olan bu pratikler, başka alanlarda olduğu gibi Batı’dan farklı bir ambalajla gelince ayrı bir değer görüyor.

Bununla birlikte, bu fani dünyada bulunma gayemizi yeniden değerlendirme zamanı çoktan geldi. Çok geç olmadan, yalnızlığı, inzivayı, tefekkürü gündemimize alarak büyük fotoğrafa odaklanmalı, detaylardan bir süreliğine de olsa uzaklaşarak meselelere makro boyuttan bakabilmeliyiz. Aksi halde her şey için çok geç olabilir. O son nefeste herkes için pişmanlık var. İyiler için de kötüler için de… Tüm çabamız bu pişmanlığı en aza indirmek yönünde olmalı…

İyi bir zaman ve dikkat yönetimi ile kalbimizde ve zihnimizde gereğinde fazla yer işgal eden konuları kağıda veya dijital ortama aktararak, sadece zamanı gelen işlere, teker teker, sırasıyla, yeteri kadar zaman ayırmak ve bunun dışında asıl yaradılış amacımıza uygun amellere yönelmek gerekiyor. Horace Walpole bunu çok güzel ifade eder: “Hayatın tüm sırrı, bir tek şeyle adamakıllı, diğer binlercesiyle de gereği kadar meşgul olabilmektir.” Peki bizim adamakıllı uğraştığımız bir şey var mı? O şey bu değeri hak ediyor mu? Önceliğimiz ne?

“Ölüm düşüncesi insanı hızlandırıyor” diyor İbrahim Tenekeci. Acaba hızlanmamız ölümden kaçma çabası mı? Yoksa “bir ikindi vakti bir ağacın altında verilen mola” kadar olan kısacık ömürde daha fazla yaşayabilme hırsı mı? Ama “Zaman hissetmektir; ne kadar çok hissedersen o kadar yavaş akar” (Anonim). O halde hızlanarak yaşam deneyimlerimizi artıramıyoruz. Anı hissedebilmek zamanı yavaşlatıyorsa, bu zamanın ve sonuçta ömrün bereketlenmesi ve diğer bir ifadeyle uzaması anlamına gelmiyor mu? Paradoksal bir durum var sanırım. Tuzlu deniz suyunu içtikçe susayan, susadıkça içen kişinin durumu gibi…

Milan Kundera’nın “Düşünen insan yavaşlar” sözü de bu açıdan önemli. İnsan hızlandıkça düşünemiyor. Düşünmek için vites küçültmek zorundayız. Veya hiç düşünmediği ya da düşünmekten kaçtığı için bu kadar hızlı herkes… “Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız” diyen Albert Camus ise hızlanan insanın geçmişi unutma çabasına işaret ediyor olabilir.

Amelie filmindeki “İnsan, zamanı durdurmak istediği yere aittir” sözüne baktığımızda ise hızlanan insanda bir aidiyet sorunu olduğunu anlayabiliriz. Peki biz zamanı nerede, kimlerle durdurmak isteriz?

Bektaşi babasına sormuşlar: “Sen ölümü düşünmez misin?”, “Düşünmem” demiş. “Neden?” demişler. “Allah unutmaz ki!” demiş. (Saadettin Ökten hocamdan)

Konu biraz felsefi galiba… Bu konuda eğitimim ve fazla bir çalışmam olmadığından en iyisi burada noktalamak. Ancak bildiğim bir şey var: Ne çok hızlanmak ne de çok yavaşlamak. Yeteri kadar olması ve hayattaki dengenin gözetilmesi en doğrusu sanırım…

Sonuçta tüm bunları, Rabbimizin “Hala akletmeyecek misiniz?” uyarısı çerçevesinde düşünmek ve silkelenmek gerekiyor.

Aykut GÜL

--

--

Aykut Gül

productivity | informatics | learning | agricultural economics | tarım ekonomisi | strateji | eğitim | verimlilik | bilişim | kariyer | kişisel gelişim